31 Aralık 2010 Cuma

Daisy Özleyince



1 haftadır eşim geç geliyor olunca bende çoğu akşam anneme, teyzeme gittim. biz evde olmayınca Daisy'de babannesinde kaldı. Bu sabah onu eve getirdim. Beni görünce çıldırdı tabi, kucağımdan inmedi, onu bırakıcam endişesi eve gelene kadar geçmedi. Gerçi yarım saatlik bir ayrılıkda bile tekrar görünce aynı tepkileri veriyor :) bu sefer biraz daha fazlaydı.

Bende onu özlemişim evdeki varlığına alışınca , boş minderini görmek tuhaf oluyor. Aslında benim için köpekle yaşamak biraz zor. Ekmeği elledikten sonra bile el yıkayan biri olunca ona her dokunuş sonrası el yıkıyorum, mutfağa sokmuyorum falan. Ama onun karşılıksız sevgisi herşeye bedel.

Yeni yıla temiz girmek istedi, hemen yıkadım, oda tertemiz bir yıl geçirecek bu sene :)

30 Aralık 2010 Perşembe

2011

Hafta içi günler çabuk geçsin istiyorum, haftasonuna ulaşmak için 5 günü hiçe sayıyorum. Yaşadığım her günün hakkını vermemek bu olsa gerek. Günleri sayarken bir yıl daha geçti.

2009 ilk gününden itibaren iyi bir yıl olmamıştı, 2010'a mutlu girdim beklentilerim çoktu, çoğunu verdi. Bu yıl ise yeni yıl heyecanını yaşayamıyorum.  Melankolik ruh halimden biran önce kurtulmam gerek, bütün bir yılı böyle geçirmek istemiyorum.

Geçen sene arkadaşlarımız bizdeydi, 12 kişiydik, kalabalık ve eğlenceli bir gece olmuştu. Yılbaşı her sene farklı geçiyor bizde, bazen ev daveti, bazen bir barda, bazen otelde yemekde, 2 seferde  11:30 da eşim uyumuşdu. Bu senede çok yoğunlar, 1 haftadır işten gece 12 gibi geliyor. ben sıkıldım diye yılbaşında dışarı çıkalım diyor. Ama ben de  pek istek yok. Dışarda veya evde yeni yıla beraber girelim yeter.

Herkeze sağlıklı, mutlu, dileklerinin gerçekleşeceği iyi bir yıl diliyorum.

24 Aralık 2010 Cuma

Secret ...

Türkçesi, "bir şeyi çok isteyince olur" veya "40 kere söylersen olur" bende çok istemişim demek oldu, bugün erken çıkıyorum. 16:00 gibi tatilim başlıyor.

Bir kaç dileğim daha var istemeye devam :)

Tatiller



Hani hep derler ya "Türk milleti kadar tatil yapan başka millet yok, tatil günlerimiz çok fazla" diye. Bence yanlış. Bu hafta başından itibaren  noel ve yeni yıl tebriği nedeni ile yurtdışına 1800 tane mail gönderdik. Bunların yarısından fazlasından "tatil nedeni ile 22 Aralık - 5 Ocak arası ofis dışındayım" diye otomatik cevaplama geldi. Paskalyaları var yine tatil. Resmi tatilleri var.  Gene biz öndeyiz derseniz, daha bitmedi Italyada Ağustos Ayı'nda şirketlerin çoğunluğu 1 ay tatil yapıyor. Bazı acentalar nöbetçi bırakıyor çoğu ise tamamen kapalı.

Kendi tatillerimizde onların beklediği acil teklifler var ise gene çalışıyoruz. Bu durumda ülkemizde en az tatil yapanlardan biri oluyorum :(

Arife günü ve bayramın son günü çalışmış biri olarak onların tatilinden bir gün yararlansaydım, bugünlük noel tatilim olsaydı, haftasonuna erken başlasaydım çok mutlu olurdum.

Bu vesile ile bayramı olanlara Mutlu Noeller ve herkeze tatlı haftasonları dilerim.

Fotoğraf netten. Ama adresi hatırlamıyorum :(

22 Aralık 2010 Çarşamba

İkiz Bedenler



Tess Gerritsen'in daha önce Cerrah ve Günakhar adlı kitabınıda okumuştum. Bu kitaplarda tanıştığımız  Dedektif Jane ve patoloji uzmanı Dr Maura İkiz Bedenler'de tekrar karşımıza çıkıyor.
Dr Maura evinin önünde bulunan arabadaki cesedi görmesiyle şaşkınlık ve korku yaşıyor. Çünkü cesete bakarken aynada kendine bakıyormuş gibi oluyor. Doğum tarihleri ve  kan gruplarının da aynı olması ile Dr. Maura içinde araştırma başlıyor. Geçmişteki sırlar ve devam eden cinayetler ile sürükleyici bir kitap. Polisiye / gerilim sevenlere tavsiye ederim.

21 Aralık 2010 Salı

Mutluluk Sebebi Bir Tavla

Babannem bize tavla, okey ve iskambil oyunlarını öğretmişti. Oynamasınızda bilin, lazım olur arkadaşlarınız oynarken bilmiyorum demeyin derdi. Babannem aslında namazında niyazında başartülü biridir. Aynı zamanda eğitimli ve moderndi . Hatta süslü boneleri bile o buldu sanırım. Özel davetlerde o kadar süslü boneler takardıki herkez hayran kalırdı.

Ben oyunların hepsini sevdim ama tavla en sevdiğim. Fakat eşimi çoğunlukla yendiğim için oynamayı tercih etmiyordu. Karikatürdeki kadar tepki vermiyordu tabi :) Bizde emanaten bir tavla vardı, sonra sahibi geri aldı. 2 yılın sonunda ısrarlarıma dayanamayıp yeni tavla almış. Bir tavla insanı bu kadar mı mutlu eder? Beni çok mutlu etti :))  Ama sıkılmasın diye devamlı yenmeyeceğim ki, oynamaktan vazgeçmesin :)

16 Aralık 2010 Perşembe

Soğuk...


Eskiden kışı sevmezdim ama artık seviyorum. Bereyi takıp atkılara bürünmek soğuğu hafif hissetmek güzel geliyor. Ama genede geçen haftalardaki ılık havayı bu souk havaya tercih ederim
Evde ise bu soğuk havalarda ayağımı en sıcak tutan şey bunlar. Penti'den almıştım çeşit çeşit modeller var. Kırmızı sever olduğum için bunu aldım.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Cadde'den Sinema Sistemine


Yeni yul ruhunu bu sene yakalayamamıştım. Ağaç süslemek falan aklımda yoktu, Cumartesi günü Bağdat Caddesi'nde sıkışık trafikde ilerlerken vitrinler ve cadde beni yeni yıl havasına soktu. Özellikle Vakko favorim oldu. Eve gelince ağacı çıkarıp mevcut süslerle düzenledim. Hatta ağacı çıkarırken depo gibi kullandığım bölümdekileri de elden geçirip gereksizleri attım, eşyalar azaldı. Sonra başlamışken, kablosundaki sorundan dolayı köşede duran sinema sisteminide eşim kurdu. Bu kadar yorgunluğu favori filmizle noktaladık. Gerilim deyince aklıma ilk gelen yeri hala dolmayan film " Diğerleri" . 

Cadde'deki trafik işe yaradı, bizim ev hafifledi ve renklendi.  Herkeze iyi haftalar dilerim.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Patasana

k


İmzalı kitabımı okudum bitirdim. Ahmet Ümit'in diğer kitapları gibi bunuda beğendim.  Konusu kısaca; Gaziantep bölgesinde kazı yapan arkeoloji ekibi 2700 yıl öncesi Hitit dönemine ait tabletler bulur. Tabletler kralın başyazmanı Patasana tarafından yazılmış resmi olmayan ilk belgelerdir. Patasana, günlük misali yazmıştır, o dönemdeki olaylardan, aşkından ve savaşlardan bahsetmektedir. Kitabda tabletlerde yazılanlar ve arkeoloji ekibinin kazı süresince yaşadığı olaylar anlatılıyor. Bölgede 3 cinayet işlenmiştir, janadarmanın araştırmaları sürmektedir. Kitabda; terörden, ermeni olaylarından da kısaca bahsediliyor.

Traihi veya arkeolojiyi sevmeyenlerin de ilgi duyacağı bir kitap. Dili akıcı, kitap sürükleyici olduğu için keyifle okuyabiliyorsunuz.

7 Aralık 2010 Salı

Damak Tadı

Önemsizde olsa, bazı yaşananlardan ders almak gerekiyor. Lise yıllarında bir arkadaşımıza yemeğe gitmiştik. Kızlar etli sarmayı çok sevdiklerini söyleyip duruyorlardı. Arkadaşın anneside yapmış, ilk ısırıkla sevinçleri azaba dönüştü. Çok kötüydü, ama mecburen yemek zorunda kaldılar. O günden sonra yemek tadlarını bilmediğim  insanların masasında sevdiğim şeyleri belirtmem, beğenmessem de midem ağrıyor falan diye az yerim.

En kötüsüde farklı damak tadlarına sahip olduğunuz kişilerin yemekleri.  Bir arkadaşımıza gitmiştik, çok güzel bir sofra hazırlamış çok özenmiş. Ama kullandığı yağ mı, yada yemeklere kattığı başka bir şey mi bilmiyorum yemekler bizim için çok farklıydı. Uyanık davranıp tabağıma az aldığım için şanslıydım. Ama gece boyunca damağımda o kötü tadla gezmek zorunda kaldım. Pilav biraz sert yada lapa olmuş, yada zaytinyağlının şekeri az genede yiyebilirsin. Ama yukarıda bahsettiğim durumlarda kalmak çok kötü. Neyseki yakın çevremizdeki herkezle aynı damak tadına sahibiz.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Av Mevsimi



Cuma akşamı bir ilk yaşadım, Yataş sözünde durup köşeyi getirdi. Bunu kutlayalım deyip sinemaya gittik. Av Mevsimi'nin fragmanları hoşuma gitmişti, Şener Şen, Çetin Tekindor, Cem Yılmaz hepsi birarada.

Maalesef umduğumu bulamadım. Polisiye filmlerde başarılı olamıyoruz. Konusu yavaş ilerleyen, sonunu tahmin edebildiğiniz bir film olmuş. Şener Şen'in oynadığı karakter cinayet masasında görevli bir amirden ziyade, masa başında çalışan vasat bir memura benziyordu. Cem Yılmaz'ın söylediği lazca şarkı diğerlerinin ritmleri ve eşliği ile güzeldi. Kötü bir film değil ama kaçırılmayacak bir film de değil. Herkeze iyi haftalar dilerim

3 Aralık 2010 Cuma

Cuma'nın Beklentisi


Bugün Cuma son iş günü olmasının yanı sıra bugünün bir güzelliği daha var. Uzun zamandır oturma odası için köşe koltuk arıyordum. İstediğime en yakın olanı Yataş'da buldum. Bu akşam üzeri getirecekler. Tabi bu konularda pek şansım yoktur, söyledikleri günde getirmezler. İnşallah bu sefer yanılırım hafta sonuna köşemizle gireriz. Kahverengi tonlarında aldım, üstünü turkuaz yastıklarla süsleyeceğim. İki rengin uyumuna bayılıyorum. Haftasonu alışveriş zamanı olacak :)

 Herkeze tatlı haftasonları dilerim.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Pratik Rende


Rende üstüne yazı olur mu demeyin bu rende benim yıllardır özlemle andığım, birşey rendelerken hep aklıma gelen  rende. Bu rendenin daha güzeli, ayakları kapananı daha kalitelisi babannemde vardı. Küçükken bu bize oyuncak gibi gelirdi, hatta ablamla yalnızken 2 kilo havuçu rendelediyip sonra azar işittiğimizde olmuştu :)  Yıllarca kullandık, ablam evlenirken babannem ona vermişti sonraki akıbetini bilmiyorum.
Birşey rendelemekten nefret ederim, bileğim ağrır ve muhakkak parmağıma zarar veririm. Bu yüzden rende işini hep eşime paslarım :) Ama bunun kullanımı çok rahat ortasına yerleştirip ucundan çeviriyorsunuz.  Geçen hafta Bakırköy'de mağazada bakınırken bunu buldum, acayip mutlu oldum. Denk gelirseniz alıp deneyin bence.

Babannem yenilikleri hep takip ederdi, ozamanlar burda olmayanları yurt dışına gittiğinde alır veya getirdirdi. Birde elektrikli ekmek kesme bıçağı vardı. Küçük testere benzeri birşey. Küçükken  ekmek kesmeyi onla öğrendiğim için normal bıçakla kestiğim ekmekler tuhaf olurdu. Şimdiki makinaları sevmiyorum ondanda bulsam biryerde alırım hemen.

29 Kasım 2010 Pazartesi

Ahmet Ümit



Ahmet Ümit hayranlığımdan daha önce bahsetmiştim. Cumartesi günü Istinye Park'daki imza gününde kendisine olan hayranlığım daha da arttı. Çok kalabalık olmadığı için kitabımı imzlatırken kısa bir süre sohbet etme imkanımız oldu. Çok mütevazi,  alçakgönüllü ve güler yüzlü biri. 
Çırağan ve Tüyap'daki söyleşilerine katılamadağımız için çok üzülmüştüm, şimdi daha da üzülüyorum. Bundan sonra programını devamlı takip edeceğim.


Bir şarkıcıdan falan imza almak beraber fotoğraf çektirmek hiç ilgimi çekmez. Ama yazarlar benim için çok farklı.  Sahip olduğu bilgiler, yeni araştırmalar, hayalgücü ve hikayeyi oluştumak ve de sizi bu hayali kurgularının içine;  sanki siz yaşıyormuşcasına  çekmeleri... Tüm bunlar düşünülürse,    kitap yazmak  için harcanan emek çok fazla. Bu yüzdende korsan kitap almak onlara yapılan en büyük haksızlık diye düşünüyorum.

Yeni aldığım kitabı kendi imzasını taşıdığı için benim için en değerli kitabım oldu.

26 Kasım 2010 Cuma

Gece Gece Gereksiz Uykusuzluk




Gece yatağa gittiğimde fazla uykum yoksa mutlaka beni sinir edecek birşeyler aklıma takılıyor. Dün gecede, bütün gün telefonla görüştüğüm ama bir türlü istediğim teklifi göndermeyen kız aklıma takıldı. Gece gece kendi kendimi sinir edip durdum. Sonra sevmediğim bir komşuya aklım takıldı ona sinir oldum. Dışarıda susmadan havlayan köpeklere, onlara uyup içeride mızıklayan Daisy'ye kızdım. En sonunda sinir harbinden yorulup uyumuşum.

Sabah uyandım bütün sinir geçmiş. E tabi bugünün Cuma olmasının etkisi de büyük
Herkeze tatlı hafta sonları dilerim.

 
*Fotoğrafı ofis bilgisayarında buldum, kaynak belli değil.

24 Kasım 2010 Çarşamba

Kız Arkadaş

 Dün iş çıkışı bir kız arkadaşımla buluştum. Hayatımdaki yeri biraz farklıdır. Üniversite döneminde ev arakaşımdı, lise arkadaşı ile tanışmama vesile oldu sonra çıkmaya başladık sonra evlendik. Nikah şahitlerimizden biride oydu, e tabi evliliğimin mimarı sayılır. Dün akşamda kahve ,fal, tatlı ve birazda dedikodu derken saatin nasıl geçtiğini anlamadık.

Bazı farklı yönlerimiz olsada  düşünce biçimimiz aynıdır. 3,5 yıl beraber yaşayınca konuşmadan gözlerimizle anlaşır hale gelmiştik. Özellikle tabu oynarken aynı takımda olunca karşı tarafın hiç şansı yoktu. Hatta birbirlerini bizim gibi tanımıyorlar diye kavga eden sevgililer bile olmuştu bu oyunu oynarken.

Anılarımız çok tabi, unutamadıklarımdan birisi ise otobüs yolculuklarımız. Yüksek sesle konuşan ve hiç susmayan biridir, tatillerde beraber gelip giderdik. Bir defasında anlatacak ve gülecek şeyler birikince diğer yolculardan şikayet eden oldu. Muavin 3 sefer gelip uyardı baktı olmuyor sonunda oda bizle gülmeye başlamıştı.

Kız arkadaşların yeri başka oluyor, doğru insanlarla arkadaşlık edince kardeş sayınız artıyor.

22 Kasım 2010 Pazartesi

Bayram Sonrası


Bugün 9 gün tatilimin olmamasına sevindiğim gündeyim. Hafta sonu ve aradaki tatiller güzel oldu, Pazartesi ve Cuma işe gelince tatil sonrası depresyon oluşmadı. Bayramda aldığım kilolar da  olmasa , benim için daha keyifli bir Pazartesi olacak. Herkeze iyi haftalar dilerim :)

19 Kasım 2010 Cuma

Bayramda İşyerinde

Bayram bitmeden iş başı yaptım maalesef. Pazartesi çalıştım sonra 3 gün tatil bugün gene işdeyim. Yollar sabah bomboşdu, sanki işe değilde bir pazar sabahı yakın bir yerlere gitmek için yola çıkmışım gibi hissettim. Tabi ofise gelince bu his çabuk geçti. İşleyen demir ışıldarmış, bende bugün ışıldayacağım...

Neyse bugün Cuma önümüzde bir hafta sonu tatili var, benim gibi çalışanlara selam gönderip iyi hafta sonları diliyorum.

14 Kasım 2010 Pazar

Mimmm

Sevgili Filiz'den güzel bir mim aldım. Hemen uyguluyorum.

Kitaplığınızın karşısına geçin.Gözlerinizi kapatın.Derin bir nefes alın.Elinizi kitapların üzerinde gezdirin ve birini seçin.Şimdi gözlerinizi açın.Bir kitap seçmiş durumdasınız.O kitabı satın aldığınız, ya da hediye gelmiş de olabilir, anı hatırlamaya çalışın.İlk kez okuduğunuzda neler düşünmüştünüz, hatırlayın.Şimdi sayfaları şöyle hızlıca bir dolanın ki, kitabın kokusu burnunuza gelsin.Evet, ne güzel bir koku bu!55.sayfayı bulun.Sayfayı tekrar okuyun.Sayfadan bir paragraf seçin ve mim konusu olarak bunu blogunuza yazın.Daha sonra siz de 3 arkadaşınıza cevaplaması için gönderin.



Benim seçtiğim kitap Boleyn Mirası oldu. Bu seriye Boleyn Kızı ile başladım devamında diğer kitaplarla beraber 6 kitabı da okudum. Şimdi yeni bir kitabı daha çıkmış ama İngiltere tahtındaki oyunlara biraz ara vermek istiyorum. Bu kitapları okuduktan sonra Osmanlı'nın Haremi gözüme biraz masum gözüktü. O dönemlerde Ingiltere Kralı beğendiği kadın evli ise boşandırıp kendine metres yapabiliyor, sonra ondan sıkılınca başkasına geçiyor. Kiliseye karşı gelip evliliğini geçersiz saydırabiliyor. Kim kiminle belli değil. O dönemlerde yaşamak istemezdim.
 
Kitabı geçen sene okumuştum. 55. sayfasındaki paragraf ise;
 
Bu uzun yolculuk boyunca, kraliçe olduğumda nasıl davranmam gerektiğini öğrenmeye başladım. Kralın bana eşlik etmesi için gönderdiği İngiliz hanımlar benimle sürekli ingilizce konuştu. Southampton Lordu da girdiğimiz her kasabada yanımdan bir an olsun ayrılmadı, bana rehberlik etti ve yardımcı oldu. Hepsi son derece resmi ve ağırbaşlı insanlar. Herşeyi kuralına, kaidesine uygun yapıyorlar. Tezahüratlara , müziğe ve gittiğimiz her yerde beni görmek için toplanan kalabalığa alışmaya çalışıyorum, onları selamlarken, heyecanımı gizlemeyi yavaş yavaş öğreniyorum. Küçük bir dükün taşralı kızı gibi görünmek istemiyorum. Gerçek bir kraliçe gibi olmalıyım, İngiltere Kraliçesi gibi.
 
Bu mimi Defne, Meyra ve Elif'e gönderiyorum.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Ödülüm

Sevgili Rengarenk ve Gülçin tarafından ödüllendim ikisine de çok teşekkür ediyorum :)

Genele bırakmayın demiş ama bu sefer oyunbozanlık yapıp takip ettiğim bütün bloglara

gönderiyorum. İzlediğim bütün blogları zevkle okuyorum.

11 Kasım 2010 Perşembe

Bir Pazar Paintball

Bu Pazar günü eğlenceli olduğu kadar yorucu bir gün oldu. Arkadaşlarla Paintball oynamaya gittik. Oyunda 2 takıma ayrılıyorsunuz, her takım kendi kalesinden oyuna başlıyor. Amaç, karşı tarafın bayrağını vurulmadan ele geçirmek. Bu esnada  silahlarınızda gıda boyasından oluşan mermilerle karşı tarafın oyuncalarını vuruyorsunuz. Vurulan kaleye dönerek oyuna tekrardan başlıyor.



Koruyucu bir yelek, tulum ve maske  size veriliyor. Bu kıyafetlere bürünüp hakemin oyun hakkındaki anlatımından sonra iyice havaya giriyorsunuz.  Yürüyüşünüz bile değişiyor:) Maskeyi onay almadan asla çıkarmamanız gerekiyor, mermi göze gelir ise çok tehlikeli.



Yelek acıyı engelliyor ama bacağa veya kola gelirse acayip can yakıyor. Giderseniz tavsiyem altınızda kalın bir eşofman, üstünüzde de kapüşonlu bir sweatshirt giymeniz ve terlemeye karşılık yedek kıyafet almanızdır. Bizim takımda erkekler hücumdaydı bizde bayrağa kimseyi yaklaştırmadık, karşı tarafın bayrağını iki kez alarak oyunun galibi olduk.

Benim gibi spor yapmayanlardansanız bacak ve kollardaki ağrılara da hazırlıklı olun :)

10 Kasım 2010 Çarşamba

10 kasım


Saygıyla, sevgiyle şükranla anıyoruz...

9.05'de siren çalarken saygı duruşundaki insanların arasından geçip giden saygısızlara ise diyecek söz çok...

6 Kasım 2010 Cumartesi

Bugün Şanssızdım

Kitaplar raflara sığmayınca yeni eklemeler için Ikea'ya gittik. Yorgunluğu atmak için Strabucks'da bir kahve molası verelim dedik. E tabi H&M'e de uğramadan olmaz diye düşünüyordum. Etrafda H&M poşetleriyle dolaşanları görünce kasalar yoğun olacak diye üzüldüm.


İçeriye girince çok şaşırdım. Mağazaya doğru şeritleri çekmişler içeri parti parti alıyorlar ve  dışarıda neredeyse 100 metreden fazla sıra var. Açılışın ilgi ile beklendiğini biliyordum hatta bende onlardan biriyim ama o sıraya girip beklemek hiçde cazip gelmedi. Diğer mağazaları gezerken elinde H&M poşetleriyle gezen mağazaya giren şanslı kişileri kıskanmadım desem yalan olur. Biraz zaman geçsin yoğunluk azalsınsonra şanslı kişilerin arasına katılırım bende.

5 Kasım 2010 Cuma

Zaman


Bu hafta çok yoğun geçti, yorucuydu. O yüzden bu  akşam 18:00'den sonra zaman dursun akmasın istiyorum. Tatilden sıkılınca bir tıkla akmaya devam etsin.

Herkeze tatlı haftasonları dilerim

4 Kasım 2010 Perşembe

Yeni Heves

 

El işi konularına geçenseneye kadar hiç merakım yoktu. Geçen sene çiçek yapmayı öğrenmiş birde  atkı örmüştüm. Bu sene level atlayarak battaniye örmeye karar verdim. Ablam ve babannem  yukarıdaki basit motifi öğretti, elde kalan bir yumakla örmeye başladım. Burada maksat beni oyalamak, o yumakla hevesimi alacağımı düşünüyorlar. Benden pek ümitleri yoktu yapmam sanıyorlardı. Sonraki hafta ördüklerimi gösterdim onay aldım yeni yünleri aldık örmeye başladım.  Bu iş çok zevkliymiş, akşam yemek sonrası hemen örmeye başlıyorum, hatta ara vermeyeyim diye alt yazılı dizilere kısa bir mola verdim. 5 günde 12 motif oldu fena değil bence yaz gelmeden biter bu battaniye :)

28 Ekim 2010 Perşembe

Gene bir minübüs

Eşim servisle gitmeye başlayınca, bende metroya kadar araba ile gidip parkedip ordan metro ile devam etmeye karar verdim. Daha ikinci günümde  bir mibübüse denk geldim. Trafik yoğun, yağmur yağıyor heralde geçen seferki gibi para falan sayıyordu beni görmedi arka yandan hafifçe çarptı. İndim gene onunkinde birşey yok bizim yan çamurluk hafif içeri göçmüş.

Beni suçlu çıkarmaya çalışıyor, madem anlaşamıyoruz polis  çağıralım dedim. Ama onu da istemiyor. Minübüs şöförlerinin bu kadar saygılı olduğunu düşünmezdim  trafiği kitleyip bu kadar insanı bekletmeye ne gerek varmış, herkez işe gitmeye çalışıyormuş falan. Sonra tamam ben suçluyum falan deyip numarasını verdi , fotoğraf çektik ayrıldık. Eşimde hallederiz sonra beklme dedi, sonuç ne olur bilmem sonra kabul etmeyebilir ama benim onunla uğraşacak halim yoktu zaten sinirlerim bozuldu.

Bu sabah böyle kötü başladı devamı güzel geçer umarım...

27 Ekim 2010 Çarşamba

Darıca Hayvanat Bahçesi

Pazar günü  Darıca Hayvanat Bahçesi'ne gittik. Bir ara maddi imkansızlıklardan dolayı kapatılmanın eşeğindeyken;  sponsorlarında desteği ile durumlarını düzeltmişler.

Hayvanat bahçeleri konusunda hep kararsız kalmışımdır. Bir yandan öldürülme korkusu ve aç kalma derdi olmadan rahatça yaşadıklarını düşünüyorum. Bir yandan da doğada özgürce yaşamak varken, küçük alanlara mahkum olmaları haksızlıkmış gibi geliyor.

Pekçok hayvanı ilk kez gördüğüm için ben orayı çok sevdim. Mesela penguenler, bende kucağıma alıp sevme hissi uyandırdı.



Herşeyin küçüğü daha güzel, bu da tam bir şımarıktı.



Burada olmaktan en çok bu ördekler vb memnunlardır sanırım. Doğal ortamlarına en yakın yerdeler


Lamaları ve ponyleri besleyebiliyorsunuz. En çok eğlendiğim kısım bu alandı.



Timsah seven var mıdır?




Ürkütücü ama heybetli aslanlar





25 Ekim 2010 Pazartesi

Bir Cumartesi Rahmi Koç Müzesi

Uzun zamandır Rahmi Koç Müzesi'ni gezmek istiyorduk. Grupanya'da fırsat çıkınca hemen değerlendirdik. Sanırım müzeyi gezipte beğenmeyen yoktur. Sanayinin gelişimini en rahat görebileceğiniz bir yer. İlk üretilenlerle geçmişte bir yolculuğa çıkarak gelişimlerini görüyorsunuz.
Bu müze Rahmi Koç'un sosyal sorumluluk sahibi olduğunun en güzel kanıtı.  





Hala bu bilgisayarlardan kullanıyor olsak, başında şimdiki kadar vakit geçirmezdim








Minyatür koleksiyonunu çok sevimliydi





Raylı sistemte eskiden kullanılanlar daha yavaş olsada şimdikine göre daha güzeller



Günümüzde bu arabalardan kullansak maaşı benzine yatırırdık




Henry Ford'un ilk ürettiklerinden en beğendiğim de buydu


Müzede vaktin nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Bizim gibi ayrıntılı incelemeyi seviyorsanız kapanış saatini dikkate alın.



22 Ekim 2010 Cuma

Sırça Tuzak



Nermin Bezmen ile Sır ve Aurora'nın incileri ile tanıştım. Anlatım dili, konusu ile çok beğenmiştim. Sonra Bizim Gizli Bahçemizden'i okudum. Aralarındaki aşka hayran kalıp acısını hissetmekle beraber kitabı çok sevmedim. Çünkü devamlı benzer aşk sözcükleri ile kurulu bir kitaptı.

Son olarak da Sırça Tuzak adlı kitabını okudum. Sanayi imparatoru olan Vardar Ailesi'ni anlatıyor. Amcalar, halalar ve  çocuklar ile geniş bir aile. Bu zamana kadar herşey güzel giderken,  kıskanç kendinden başka kimseyi sevemeyen kuzen Selçuk ile işler değişiyor. Holdingin başına geçmek için çevirdiği düzenler. Bununla da sınırlı kalmayıp kuzeni Berke'nin elindeki herşeyi almak için yaptıklarını okuyoruz. Berke ise ayrı bir konu ailesine düşkünlüğü ve inancı güzel ama fazla iyi kötülükleri anlayamıyor.

Nermin Bezmen'in ilk okuduğum kitaplarındaki tadı bunda da buldum. Sıkmadan çabuk ilerleyen, güzel bir kitaptı. Devamını da sabırsızlıkla bekliyorum.

Herkeze tatlı haftasonları dilerim.

20 Ekim 2010 Çarşamba

Bir Gece Sarhoşken...



Alkolun ölçüsünü kaçırınca insanlar farklılaşır. Bazısı saldırganlaşır, bazısı neşelenir, bazısı dur durak bilmeden anlatmaya başlar, bazısı sessizleşir bazısınında benim gibi uykusu gelir. En güzeli çakır keyif duruma gelmişken tadında bırakmak.

Ben alkolu fazla sevmem aramamda. Sadece  bar ortamında veya arkadaşlarla sohbet eşliğinde severim. Sınırımı bilip tadında bırakmayı tercih ediyorum.

Tabi ilk içtiğim zamanlarda bu sınır çok düşüktü 2 bira yeterli oluyordu. Lise sondayız okul bitmiş ÖSS bitmiş, bizim evde Mert bebeğin annesi ile yalnızız. Azıcık içkiden sonra olaylar değişti. Yatmaya karar verdik, mutfaktan yatak odasına gideceğiz, ama halay çekerek gitmeye çalışıyoruz. E tabi zor oluyor, ayaklarımız uymuyor flan, olmaz deyip mutfağa dönüp tekrar halay eşliğinde gitmeye çalışıyoruz. Ardakai kısacık mesafeyi 20 dakikada falan anca bitirip yatak odasına varmışızdır.

Sonra yatma faslı, ama bizim gece daha bitmedi. İnsanlar sarhoşken daha ziyade aşk şarkıları falan söyler. Sanırım bizim o aralar aşk acımız veya başka bir sıkıntımız yokmuş. Hangimiz başlıyor bilmiyorum ama İstiklal Marşı'nı söylemeye çalışıyoruz. E tabi yatarak söylenmez, yatağın üstünde hazırola geçiyoruz. Yani geçebildiğimiz kadar :) Sonra söylemeye çalışıyoruz, ama bu halaydan biraz daha zor tabi. Karıştırmadan söyleyebildiğimiz kadar söyleyip uykuya geçiyoruz.

Hala hatırladığımda çok güldüğüm bir geceydi. Çakırkeyif durumunu biraz aşınca değişik şeyler yaşanabiliyor.

18 Ekim 2010 Pazartesi

Mert ile Haftasonu



Cuma akşamından arkadaşlarımıza kalmaya gittik. Cumartesi erkekler kampa gitti. Biz de kızkıza kaldık, tabi yukarıdaki yakışıklı da bize eşlik etti. Biraz daha büyüyünce bizi eker sanırım, ama şimdilik anneye mahkum :)

Mert'den daha önce bahsetmiştim. En yakın arkadaşımın oğlu, benimde yeğenim.  4 aylık uslu bir bebek. Her zaman bu kadar uslu olmuyormuş ama beni sevdiği için sanırım hafta sonu devamlı gülücük dağıttı. Tabi bu gülücüklerde devamlı kucakta olmasının etkisi çoktur.

Ben 2,5 yaşındaki hallerine bayılırım. Ama 4 aylık bebeğin keyfide başkaymış. Onu görünce bende özendim. Eve dönünce bebek konusundaki her zamanki düşüncelerim geri geldi.

Çalışan anne olmak zor, bunu da iyi anladım. Hafta için anneanne babanne bakıyor tamam ama gece 2 saatte bir uyanıyor. Bölük pörçük bir uyku ile işe gidiyorsun akşam gene dinlenemeden devam ediyorsun. Arkadaşım her anne gibi bu durumdan şikayetçi değil, onun sevgisinin her yorgunluğu sildiğini söylüyor.

Ben rahata fazla alıştığım için bebek olayı bana zor geliyor. Bebek doğmadan önce gelecek endişeleri başlıyor. herkez gibi bende onun en iyisine sahip olmasını isterim. Bebeğim olursa çalışmak istemiyorum, bütün vaktim onunla geçsin istiyorum, bu şartlarda zor tabi. Böyle endişeler birbirini  kovalıyor.

E annelik duygusunu yaşamadan bilinemeyeceğine göre, şimdilik kesintisiz uykuya devam. Bebek sevgisini de yeğenlerimiz ile tamamlarız.

15 Ekim 2010 Cuma

Kararsız, Yağmurlu Cuma

Benim gibi kararsız biri için karar vermek zor iş.  A'yı seçsem tahmini sonuçları belirler B'yi seçsem tahmini sonuçları belirler karşılaştırmaya çalışırım. Kendimce doğru olanı seçerim.

Bazı konularda ise işin içinden çıkamıyorum. Hayatını önemli ölçüde etkliyecek konularda karar vermek zor. İleride pişman olmak var. Bir anlık geleceğe gidip sonucu görüp geri dönmek istiyorum. Böylece en doğru kararı almış olurum. Yağmurlu havaya uygun bir ruh hali içersindeyim.

Neyseki bugün Cuma, sabah uyandığımda Cuma olduğunu hatırlayıp keyfim yerine geldi. Yağmura inat düşüncelere ara verip günü bitirip hafta sonunun keyfini çıkartmak gerek.

Hepimiz için renkli bir haftasonu olsun...

12 Ekim 2010 Salı

Leyla




Bosnalı Leyla'nın acı dolu hayat öyküsüne ortak oluyoruz. Toplama kampında, askeri birliklerde yaşadığı işkenceler, tecavüzler. Leyla'ın gerçek yaşam öyküsü olduğu için okurken bile dayanmak zor. Savaşda barışda bütün  kadınların aldığı yaralar çok fazla. Vücuddaki yaralar geçsede ruhen açılan yaraların iyileşmesi çok zor. Bin Muhteşem Güneş'den sonra okurken çok üzüldüğüm ikinci kitap oldu.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Turkuazoo


Pazar günü programına uzun zamandır gitmek istediğimiz Akvaryumu ekledik. 25.000 canlıyı görme fırsatımız oldu. Giriş bölümünde yapayda olsa güzel bir yeşillik var.

Önünden ayrılamadığımız, dakikalarca izlediğimiz canlılar vardı.


Bu şirin balık siyah beyaz renklerinden daloyı favorim oldu.




En güzel bölüm tüneli. Yandan, üst kısımdan balıkları izleyebiliyorsunuz.  Güvende olunca köpekbalığına bu kadar yakın olmak da keyifli. Ama dişleri uzaktanda korkutmuyor değil.


İsterseniz, dalış imkanınızda var. Benim için uzaktandan bakmak yeterli oldu. Ayrıntılar için www.turkuazoo.com/tr adresine bakabilirsiniz.


9 Ekim 2010 Cumartesi

Bir Cumartesi Ev Halleri

Uzun süre önce verilmiş bir sözü yerine getirmek için aşkım ailesi ile günü birlik Çanakkale'ye gitti. Ben grubumuz olduğu için İstanbul'dan ayrılamadım. Ama işde bana fazla ihtiyaç olmayınca bu günüm boşa çıktı.

Uzun zamandır evde fazla vakit geçirememiştim. Bende güü değerlendiriyim dedim. Kahvaltının ardından, buruşan biberleri fırınlayıp buzluğa atmakla işe başladım.



Sonra ufak çaplı bir temizlik, ve sonrasında yazlık - kışlık  yer değişimi yaptım.  Kaldırırken çok olan kıyafetler, iş giymeye gelince neden az olur gene bir anlam veremedim. Tabi dağınıklığın fotoğrafını çekmeye gönlüm elvermedi.

Sonra görevlerimi yerine getirmenin rahatlığı ile kahvem eşliğinde dergime göz attım. Hepsinden almak istedim. Sanırım alişveriş dergilerine fazla göz atmak zararlı. Ben yarın için bir gezi planı hazırlamaya başladım. Bugün evde kalmamı yarın ile telafi etmem gerek.



Son olarakda bloglara göz atıp sizin neler yazdığınıza bakmak içinde burdayım.

7 Ekim 2010 Perşembe

Şimdi Böyle Sonra Nasıl Olur?



Sabah eşimin hadi hadileri ile evden acelece çıktım. makyaj yapmaya fırsat kalmadı. Ofisde erken saatte olacağım için orda yaparım dedim.Görüşmem yoksa, kapatıcı, rimel kalem kullanıyorum zaten. Hergün fondoten pudra sürmek istemiyorum. Eşim metroda beni bıraktı, metroda karşıma oturan lise öğrencisi ile uykum açıldı.

Saat 7:40 ve kızımız full makyajlı. Kıyafetleri değiştirsek, ben lise öğrencisi olmak için daha uygunum. Kirpikler 2 kat boyanmış, dudakta parlatıcı, fondoten veya pudra sürülmüş. Tırnaklarda french var. Bende makyaj yok, 3 haftadır manikür yaptırmıyorum oje dahi sürmemişim. Kız okula nasıl hazırlanmış ben işe nasıl gidiyorum diye düşündürdü beni.

Sonra lise yıllarında, öğretmenler tarafından çorabım farklı renk diye, okula ait olmayan ama forma ile aynı renk lacivert başka bir kazak giydim diye, hatta bir keresinde tokam çok renkli diye aldığım ikazları düşündüm. Şimdi okul kuralları çok değişmiş yada öğrenciler çok rahat. Okula makyajla geleni hatırlamıyorum, en fazla renksiz rimel sürerdik. Sanırım okulu kırıcak diye düşündüm, okulda formalı ve makyajlı öğrencileri düşünemiyorum.

30 yaşındayım ama bizim zamanımızda diye düşünmeden edemiyorum. Saçları da boyalıydı. Ben üniversitedeyken 22 yaşımda cesaret edip boyatmıştım. Ne kadar geç işlem görürse iyidir diye düşünüyorduk. İlerde ciltleri, saçları nasıl olacak merak ediyorum.

6 Ekim 2010 Çarşamba

Kış Geldi

Havalar soğusun derken bu kadar da istememiştim. Kat kat giyiniyorum, nerdeyse kaşe kabanımı bile giyeceğim, ısınmak çok zor. Genede yazı çok seven biri olarak, bu yazın bitmesine sevindim. Nasıl bir sıcaktı öyle kendinden bıktırdı. Kışın en sevdiğim yanı sıcacık yatakta yorgana sarılıp yatmak. En kötüsü de sabahın erken saatlerinde o yataktan çıkmak.

1 haftadır devamlı hastahane de olmamdan sanırım, sağlıklı olduğum için daha çok şükreder oldum. Teyzemler, ablam, kuzenim, anenanne, dedem her gün bir aradayız. Yoğunluktan bu kadar sık görüşemiyorduk, dedem hastalığı ile hepimizi yanına topladı. Aile olmak güzel bir his.

Köyde yaşayanlara bazen özeniyorum. Eş dost akrabalar maksimum 2 sokak uzaklıkta. İstanbul'da bunu sağlamak zor. Sahip olanlarda şanslı azınlıkta.

30 Eylül 2010 Perşembe

Dedem ve Böğürtlenli Tart

Dedemin ameliyatı bir gün ertelendi ve dün sabah oldu. 4 saatlik zaman dilimi daha önce hiç bu kadar uzun gelmemişti.. Ben izin alamadığım için ofisteydim, yoğunda olsam aklım orda olunca saatler geçmek bilmedi. Sonra müjdeli haberi aldım, ameliyat iyi geçmiş. 2 gün yoğun bakımda kalacağı için şimdilik dedemi göremiyoruz.  Yarın inşallah görebileceğiz, hepinize desteğiniz ve dualarınız için tekrardan teşekkür ederim.


Ve tatlı yeyip, tatlı konuşalım diyorum artık :)  Bu tartı geçen hafta evdeki böğürtlenleri değerlendirmek için yaptım.  Tarifi burda buldum  http://www.tarifsepeti.com/tatlilar/cikolata-soslu-ve-visneli-tart-tarifi-902.html   .  Beninkinin görüntüsü aşağıdaki gibi oldu, Üst kısım için hamuru az ayırınca, tam kapatamadım. Çikolata sosu lezzet katmıştı. Misafirler beğendi, ama bana tereyağı ağır geldi. Yerken onun tadını fazla aldım, azaltılarak yapılsa daha iyi gibi.







27 Eylül 2010 Pazartesi

İyi Olacak


Bugün dünkü Blogger Toplantı'sı hakkında yazmak istiyordum. Ama yeni bir haber aldım. Kısaca çok güzel bir gündü sevgili Zeynep ve Burcu'ya tekrardan teşekkür etmek istiyorum.

Dedemin geçen hafta yaptırdığı anjiyosunda 3 damar tıkanıklığı çıktı, doktoru bypass ameliyatına karar verdi. Sonra kanında mikrop bulunduğu için 2-3 günlük bir gecikme yaşandı. Bugün doktor kontrolü vardı, yarın için ameliyata karar vermiş doktoru. Bu yıl anneannem pek çok rahatsızlık geçirdi, hep onun için endişe duyuyorduk. Ona üzülürken şimdi dedemin üzüntüsü öne geçti.

  Canım dedem  birtanedir . Bütün önceliği eşi, kızları ve torunlarıdır. Tek isteği bizim mutlu olmamız. Bizim isteiğimiz herşeyi yapar, küçükken dahi bağırdığını hatırlamıyorum, ama şımartmaz.   Hepimizin en çok saydığı, üzmeye korktuğu kişi odur.   Onu çok seviyorum, bunu da atlatacak çok daha iyi olacak inşallah.



23 Eylül 2010 Perşembe

Davet

Salı Akşamı  Ahırkapı'daki Armada Hotel'in acentacılar için düzenlediği geceye katıldık. Davet otelin teras katındaydı. Teras hem deniz hemde Sultanahmet Camii ve Ayasofya manzarasına sahip. Gündüz de gece de farklı güzel bir manzaraya sahip. Yolonuz o taraflara düşerse uğramanızı tavsiye ederim.

Genel resmini sitesinden ekliyorum.


Gecede Buziki Orhan sahne aldı. Ben ilk defa dinledim, ama diğer misafirlerden geniş bir hayran kitlesine sahip olduğunu anladım. Türkçe şarkıların yanısıra, Yunan şarkılarıda seslendirdi, repertuarında Balkan müzikleri ağırlıklıydı. Kalabalık orkestrası ile muhteşemdi, sahnesi çok iyi. Bir de müjde verdi Beyoğlu'nda kendi mekanını açıyormuş.


21 Eylül 2010 Salı

Nostaljik


Küçükken bu telefon babannemin salonunda paralel olarak bağlıydı. Telefon çaldığı zaman tuşlu telefon yerine bundan açmak için salona koşardım. Bir yeri arayacağım zamanda bundan arardım. Hatta ablamla evciliklerimizde bu telefonu bol bol kullanırdık :)

Evlendikten sonra babanneme ilk ziyaretimde bize getirdim. Aslında her ziyaretimde mutlaka o evden bir şeyler getiririm. Anneannemden de aldığım pek çok şey var. Böyle sevdiklerimlerime ait ortak anılarımızın olduğu eski şeylerin evimde olması beni mutlu ediyor. Hatırlamak için bir nedene ihtiyacım olmasada, bunlara gözüm takıldığı anda maziyi anmak hoşuma gidiyor.