31 Ağustos 2010 Salı

Haftasonu


Pazar günü Tırmanma Yarışını izlemeye gittik. İlk durak Polonezköy oldu. güzel bir cafe bulduk. Bu camın önünde asma altında güne başladık. Ama Polonezköy'de yapacak başka bir şey yoktu. sadece oteller ve restaurantlar var.  Gezilecek bir yer yok.


Sonra yarışı izledik.  Türkiye'de fazla ilgi gören bir spor olmadığını biliyoruz. Ama bu sefer ilgi bayağı azdı. İzleyici çok azdı.



Bulunduğumuz yer ormanlıktı. Yarışı izlerken arkadan bir ses geldi. Sonra bu tatlı kaplumbağayı gördük. Çok şirin birşey, özellikle yaprakları yerken çok sevimli gözüküyordu.

24 Ağustos 2010 Salı

Kitapkolik.net


Kitap severler için güzel bir haberim var. Kitapkolik.net adlı sitenin kitap ödüllü bir yarışması var. Detaylar için aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Yarışmaya katılmak için son gün 05.09.2010

http://www.kitapkolik.net/kitapkolik-net-kitap-odullu-yarisma

23 Ağustos 2010 Pazartesi

7. yıl

Doğru kelimleri bir türlü bulamadım, yazıyorum siliyorum. Herşey yetersizmiş gibi geliyor.  Üniversite yıllığımda, bir akadaşım "gözlerin her zaman aşkından bahsederkenki gibi ışıl şıl olsun" diye yazmıştı. Bu tabir çok hoşuma gidiyor,  10 yıllık beraberliğimizde o ışıltı hiç geçmedi, ne zaman seninle ilgili konuşşsam gözlerim her zaman parlıyor.

Bugün evliliğimizde 7. yılımızı doldurduk. Dualarımda sağlık, huzur ve mutluluk isterdim. üçüne de sahibim seninle. Benim hayatım seninle anlam buldu. Akşam eve dönerken seni göreceğim için hala heyecanlı ve mutlu olmam doğru kişiyi bulduğumu gösteriyor. Etrafımızdakilerin dediği gibi, biz hiç değişmedik hala ilk günkü gibi seviyoruz birbirimizi.

Ufak tartışmalar olsada, saygıyı sınırlarını hiç aşmadık. Kariyer, para, mülk hiçbiri önemli değil. Benim ihtiyaçım olan şey,  her sabah gözümü açtığımda seni görmek ve akşam sana baktıktan sonra uykuya dalmak. Sen yanımda olduktan sonra bir şeylere sahip olmanın anlamı var.

Seviyorum demek yetersiz kalır, ben ancak seninle beraberken nefes alabilirim, seninle yaşayabilirim. Başka bir seçenek yok çünkü. Son nefesimize kadar hep beraber varolalım bu dünyada ...

20 Ağustos 2010 Cuma

İstanbul Hatırası



Ahmet Ümit'in okuduğum diğer kitapları gibi bu kitabını da beğendim. Bence tek eksik yanı kriminal araştırmalardaydı. Çok fazla CSI tarzı dizi ve kitap okuduğum için bu eksikliği hissettim sanırım. Küçük bir ip parçasından, kağıttan çalışmalar sonucu buldukları şeyi gördükten sonra, kitapta eski polis yöntemleri daha baskın gibi geldi.


Kitapda  İstanbul'daki tarihi yapılar hakkında ayrıntılı bilgiler var . Hatta İstanbul'un Roma dönemi öncesine dair bilgi bile edindim. İstanbul'un eşşiz tarihini gözler önüne sererek  bu şehri daha da çok sevdiriyor.

Okuduktan sonra İstanbul'un ve yapıların tarihi hakkında söyleyecek sözleriniz artıyor ve şehre daha farklı bir gözle bakıyorsunuz.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Kaş

Kaş'ın eşşiz manzarası girişinden itibaren sizi karşılıyor. Küçük şirin bir kasaba, burda kalmayıp tura çıkarak çevre koyları gezmeye karar verdik. Tekne turu için alternatif çok. Ama Safari Tur'u tavsiye ederim. Fiyatı uygun, tekneleri çok şık, personel işini severek yapıyor, sizinle ilgileniyor ama sizi sıkmıyor.

Batıkkent'te denize girilmiyor, tekne ile yakınından geçiyorsunuz. Likyalılar'dan kalma bir kent depremler yüzünden zamanla sular altında kalmış



Kaleköy küçük şirin bir köy, ulaşım sadece tekne ile yapılıyor. Burda kalmayı istemiştik fakat çok sakin geldi. Tekneden indiğiniz anda hareket başlıyor, bilezik satan çocuklar çevrenizi sarıyor. Birde ada çayı ve kekik satan amcalar var. Güzel balıkçı restaurantları var, fakat fiyatlar yüksekmiş. Tekneler ayrıldıkça sakinlik geri dönüyor.


Kaleden manzaralar







Benim en sevdiğim Yağlıca Koyu, denizin rengine bayıldım. Hatta tur broşürlerinde gördüğüm resim tura katılmamda en büyük etkendi.





Bu küçük beyefendi de teknenin maskotu olan "Recep". Çok konuşkan, sevimliliği ile her işini halleden, çok tatlı bir çocuk. Yeleği, gözlüğü ve paletleri ile şirinliği artıyor :)

17 Ağustos 2010 Salı

Tatil Bitti

Güzel bir tatilden sonra, enrji depolayamasam da mutlu bir şekilde geri döndüm. Otele bağlı kalmamayı çok sevdim, istediğin koylarda yüzmek, farklı yerler gezmek ve istediğin saatte yemek yemek zevkli geldi.


Gezeceğimiz yerlerin tam ortasında olması nedeni ile konaklama için Finike'yi seçmiştik. Akdeniz'de  de Karadeniz'de  de böyle sevimsiz bir yer yoktur sanırım. Pis bir plaj, etrafda 3'lü 4'lü grup halinde gezen rahatsız edici adamlar dolu, Finike'den geçerken mola bile vermeyin derim.


Burda 1 gece kalıp, Adrasan'a geçtik. Dağların arasında çam ağaçları ile çevrili, güzel bir koy, Bungolavlar veya küçük oteller var, deniz hemen önünde, huzur ve sakinlik arayanlar için kesin uğranması gereken bir yer. Biz şirin bir bungalowda kaldık, kahvaltıda bahçesinden biber toplayarak taze taze yeme imkanmız oldu.




10 km uzaklıktaki Olymps ise öğrenci kasabası gibi, devamlı cıvıl cıvıl, genelde öğrenciler var her daim hareketli bir yer. Ağaç evler çoğunlukta, biraz aralıklı olduğu için bana uygun gelmedi, bir de denize yürümek gerekiyor. Ama yemek yemeğe veya akşam bara gitmek için sık sık uğradık. Özellikle sedirlerde bir şeyler atışırmak denizde yorlan bünyeye iyi geliyor.







Phaselis'e kalıntıları gezmek için gitmiştik, ama muhteşem koyunu gördükten sonra 3 defa daha denize girmek için tekrardan gittik. Kenardaki koyda çam ağacının bir dalı denize doğru uzanmıştı. Pırıl pırıl bir denize girdikten sonra çam ağacının gölgesinde dinlenmek isterseniz uğramadan geçmeyin.  Phaslis, Kemer - Olympos arasında.






Yarında Kaş'da yaptığımız tekne turunda çekiğimiz resimler ile blogumu renklendirdikten sonra, tatil anıları bitiyor.

6 Ağustos 2010 Cuma

Tatil Başlıyor

En güzel Cuma bu "Cuma"  :)  Çünkü 1,5 aylık bekleyişin ardından dün yeni arabamızı teslim aldık ve bu akşam inşallah tatile çıkıyoruz.

Bu sefer değişiklik yapıp tatil köyüne mahkum kalmamaya karar verdik.  Oda kahvaltı bir otelde kalıp, her gün serbest olacağız. Kaş-Kalkan - Kekova- Adrasan- Olmpos gezeceğimiz yerler. Dinlenmiş, eğlenmiş ve bronz bir tenle 1 hafta sonra dönmüş olacağım.  İyi hafta sonları dilerim :)

5 Ağustos 2010 Perşembe

Harlan Coben

Daha önce bahsettiğim Oyunbozan'dan sonra Harlan Coben'in  Orman, Kayıp ve Asla Vazgeçme adlı kitaplarını da okudum. Ve artık onun bir hayranıyım, polisiye, macera tarzı kitapları  zaten severim. Anlatımı çok akıcı, sürükleyici meraktan kitabı elininizden bırakamıyorsunuz.

Biraz tarz değiştirip Öteki Kraliçe'yi okumaya başladım, ama sonrasında Harlan Coben'in diğer kitaplarını da okumaya başlayacağım. Bazı yazarlar vardır kitabı almanız için onun yazdığını bilmeniz yeterlidir, Ahmet Ümit'ten sonra Harlan Coben'in ismi de kitabını almam için yeterli artık.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Macaron ve Şirinler


Sadık kalamadığım diyetimi son olarak da  bu macaronlar bozdu maalesef. Aslında pembeler güllüydü, ben gülsuyu ile yapılan şeyleri sevmem.  Diğeri vişneli idi, vişneli şeyleri de sevmem, ama macaronlar çok şirin geliyor bana sevmediği tatlarda olanlarını bile yerken çok mutlu olabiliyorum, Tuhaf bir çelişki..
Macaron yerken hep çizgi filmler geliyor aklıma, bu şirinlikleri ile en çok da Şirinler'i hatırlıyorum, mavi olsa tam onlarlık bir yiyecek olurdu sanırım.

2 Ağustos 2010 Pazartesi

25. Yıl


Cumartesi akşamı amcam ve yengem 25. evlilik yıldönümlerini için bir kokteyl düzenlediler.  Yengem beyaz elbisesine eklediği duvak ile tekrardan gelin oldu. Şarkıları eşliğinde çıktılar dans ettiler sonra kısa bir konuşma yaptılar. Daha da sonra çocuları ile beraber pastayı kestiler. Pasta da önde gelin ve damat arkada, büyük oğulları ve sağ taraftada ikiz kuzenlerim vardı :) Pasta üstündekiler gibi tatlıydı. 50 yıl pastalarını da beraber keseriz inşallah :)

30-40 kişilik , mutluluğa ortak olmak isteyenlerin bulunduğu güzel bir davetti. Amcamların nişanında ben 5 yaşındaydım, amcama çok düşkündüm  ve yengemide seviyordum. Gece boyunca peşlerinden ayrılmamışım, videoda devamlı  ve resimlerin çoğunluğunda bende vardım. Bu sefer peşlerine takılmadım biraz daha kenarda durdum :) Ama bu sırada içkiyi fazla kaçırmışım, pazar gün boyu yatmak zorunda kaldım.