29 Haziran 2010 Salı

Yalçınlar



Fotoğraf makinamızı taksit seçeneğinden dolayı Yalçınlar'dan almıştık. Güzel bir promosyonları var; ordan alanlara 4 haftalık ücretsiz fotoğraf kursu veriyorlar.  Cumartesi sabahı eşimle beraber bende gittim, o kursdayken onu bekleyecektim, sonrasında başka bir programımız vardı.  Ama projeden sorumlu Emel Hanım, beni de sınıf listesine ekleme nezaketini gösterdi. Bu da müşteri memnuniyeti sağlamanın etkenlerinden biri.  İyiki burdan almışız dedik.2 saat de benim için faydalı oldu. makinayı tanımak, çekimin nasıl gerçekleştiğini anlamış oldum. Ama esas önemli konu haftaya ISO, enstantene, diyafram vb




Kursu Etiler'deki binalarında veriyorlar.  Çıkışda yenilenen Akmerkezi de gezme fırsatım oldu. İlk göz ağrılarımızdan biri olsada, oarayı hareketlendirmek için yenileme bile faydalı olmamış. Hala pek çok boş mağaza  vardı.

Sonrasında sahile indik, ama sıcaktan fotoğraf çekme şansım pek olmadı. Hava birden ısınınca, ama evden çıkarken serin olunca, kıyafetler rahatsız etti tabi. Biran önce eve dönmek gerekti.

25 Haziran 2010 Cuma

Final

En sonunda Aşk-ı Memnu'ya veda ettik. Bu sezon çok gereksiz uzamıştı. Matmazelin boş bakışları ve anıları hatırlamakla geçti. Son bölümde bile süre doldurma çabaları çoktu, daha hareketli bir bölüm yapabilirlerdi. Bitmesine çok sevindim. Çünkü her bölümü söylenerek sıkılarak izliyordum.  Bu tarz dizilerden birde Ezel'i seyrediyorum, her bölüm hareketli geçiyor ve konu hızlı ilerliyor. Gelecek sezonda bozmazlar umarım.



Benim favorilerim Criminal Minds ve NCIS her bölüm farklı konu ile hiç sıkılmıyorsun. Ya da gülmek için Kings of Queen ve According to Jim.

23 Haziran 2010 Çarşamba

Kötü Haber

Buluşmamıza yakın telefonum çalıyor. "Aşkım ben geldim, merak etme ben iyiyim ama arkadan minübüs çarptı araba kötü " Ben Harbiye_ Levent arası kısa yolculuğumda, eşimin sesinin iyi olması ve, beni beklediği sağ şeritte bir aracın hızlanma payının çok düşük olduğu için rahatım.  "Of nerden çıktı bu iş, şimdi araba servise mi gidecek? kaç günde hallolur" bunları düşünüyorum.

Gittiğimde önce minibüsü, sonra bizim arabayı görüyorum. Bagaj içe geçmiş, arka cam patlamış kapı kapı üstüne binmiş vs. Eşimi görünce, bu araçtan burnu bile kanamadan kurtulduğu için binlerce kez şükrediyorum.
En büyük şansımız, park halinde beni beklerken, minübüsün hızlı geldiğini ve adamın arka tarafa dönük halde birşey uzattığını görmesi ve kendini savrulmamak adına yapabildiği kadar önlem alması.

Arabamız perte çıktı. Şimdi kaskonun araç bedelini bildirmesini bekliyoruz. Bu bizim beraber aldığımız ilk arabamızdı, ilk uzun yolcuğuluğumuzu bununla yaptık. Ben araba kullanmayı bunda öğrendim. Onunla vedalaşmak manevi açıdan da bizi çok üzüyor. 

Ben minibüslerin, metro yapıldığından beri kaldırılması gerektiğini düşünüyorum. Sinyal vermezler, arabayı önünüze kırdıktan sonra aynaya bakarlar, yolcu almak uğruna trafikte terör estirirler. Siz onlara ne kadar dikkat etsenizde, park halindeyken bile gelip size çarbabilirler....

Çalan bir telefon hayatımızdaki yeni başlangıçların habercisi olabiliyor. Çok şanslıyım ki benim telefonum sadece maddi kayıbı bildirdi. Kötü telefonlar, kötü haberler hepimizden uzak olsun...

22 Haziran 2010 Salı

İstanbul Turu

Bu hafta sonu ilk defa Galata Kulesini gezdim. İstanbul'da yaşayıpta bu yaşa kadar gezmemek büyük kayıpmış. Manzarası muhteşem. Biraz daha erken gitseydik, Beyoğlu etkinlikleri kapsamında flamenko izleyebileyecektik. Ama kaçırmamıza üzülen bir turist mini bir gösteri yaptı.



Sonrasında Sultanahmet'e geçip gezmekten hiç sıkılmadığım Yerebatan Sarnıcı'nı gezdik. Sarnıcı gezmişken biraz daha geçmişe gidelim deyip. Arkeoloji Müzesini gezdik.  M.Ö 6 ve 7. yüzyıla ait eserler var. 4 katlı binada sergilenen eserlerin yanısıra, son kazılardan çıkmış 200'e yakın kasada birleştirmeyi bekleyen parçalar var. Gezmek için en az 2 saat ayırmak gerek.
 geşmişe gittikten sonra yönümüzü, şehrin merkezi Taksim'e çevirdik. Heryerde sokak müzisyenleri vardı. En ilginci ise Kızılderili gruptu. Müzikleri, dansları ile çok sempatikleridi.




20 Haziran 2010 Pazar

Yeni Yaş

Artık doğum günü kutlanır mı bilmem;  yeni yaşımı 29 + 1 olarak ifade edebilirim. Diğer türlü söylemeye alışmak için zaman gerek. Bende bu yaşa önce yeni bir saç rengi ile başladım.  Haftaya balyajı attırdıktan sonra rengi istediğim gibi olucak inşallah.



Kendime hediyem ise , geçici simli sövme oldu. Çok istememe rağmen gerçeğine hiç cesaret edemiyorum. Sıkılırmışım gibi geliyor. Bununla az daha olsa hevesimi almak istedim.



20 yaşlara veda edip 30 lu yaşlara başladığım bu gün tuhaf duygular içindeyim. Kısa zamanda bu duruma alışmayı ümit ediyorum :)



18 Haziran 2010 Cuma

Genler ve Alışveriş

Geçen akşam bir mağazadan çıkarken, 3-4 yaşlarında bir kız çocuğu gözüme çarptı. Mağazının takı bölümünde heycanlı bir şekilde, bütün takıları denemeye çalışıyor. Bir kısmını takmış, bir kısmı ellerinde takıp takıp çıkarıyor. O kadar tatlı bir haldeydi ki, aşkım da onun halini hörünce, kadınların alışveriş tutkusunun genlerden kaynaklandığına inandı. Bir diğer mağazının önünde içeri girmemek için ağlayan küçük erkek çocuğu da bunu ispatladı.

Küçük kızın şevki banada geçti. Bu hafta sonu bol gezmeli ve alışverişli geçecek inşallah. Herkeze tatlı hafta sonları dilerim :)

16 Haziran 2010 Çarşamba

Fallar



Fal bakmayı bilmiyorum. Ama her kahve içişimden sonra kapatıyorum. Sonra açıyorum, şekilleri istediğim şeylere benzeterekten kısa süreli bir mutluluk yaşıyorum. Saçma mı saçma ama olsun kısa süreli bir hayal kurmak benimki :)  Zaten sözde bilene baktırdıktan sonrada söylenenlerin gerçekleştiği olmadı  hiç.

Peki eğer var ise gerçekten bilene baktırsam ? Yok onu da istemem geleceği bilerek yaşamak zevkli olmaz ki... Sözde bilenlere baktırmak en iyisi, güzel şeylere sevinip, hoşuma gitmeyenler için de "zaten söyledikleri çıkmıyor ki " diye teselli etmek :)

14 Haziran 2010 Pazartesi

Tatil Ertesi

Zaman durmadı günler hızlıca geçti, tekrardan iş başı yaptım. Tatil sonrası bunalım yerine kendimi motive etmeye çalışıyorum. Mesela çalışırken her şey programlı ilerliyor. Sabah mesai öncesi işe geldiğim için, vaktim oluyor ve takip ettiğim blogları rahatlıkla okuyabiliyorum. Tatilde fazla vakit olmuyor bloglara bakmaya.  Şimdilik başka motive edici birşey bulamadım. Bugünü kurtarmak için bu sebep yeter :) Bologları okumaya devam :)

11 Haziran 2010 Cuma

Zaman



Zamanın hızlı yada yavaş geçmesi, mevcut duruma göre nasıl da değişiyor. Dersteyken zilin çalmasına beş dakika vardır, saate devamlı bakarsın o dakikalar saat gibi yavaş geçer. Ama  bir dostla bir kahve molası verirsin, sohbete bir dalarsın, saatler geçmiş farkında değilsin.

Tatillerde böyle işte, çalışırken upuzun gelen bir hafta tatildeyken çabucak geçiyor. Ve son günler benim için keyifsiz geçiyor. Tatil öncesi son iş gününü ve sonraki ilk günü çok seviyorum. Hep o günde kalsam, o tatil heyacanı ve neşe hiç bitmese. Arkadaki çiçek gibi yolun başında olsam, ya da zaman dursa bugünde kalsam ...

7 Haziran 2010 Pazartesi

Mert Geldiiii



Pazar gecesi 1.30'da telefon çaldı, tek duyduğum "Sancılar arttı, hastahaneye gidiyoruz!" oldu. Acele ile hazırlanıp yağmur, dolu ve fırtına eşliğinde  Bahçeköy - Avcılar arası mesafeyi katedip hastahaneye vardık. Doğum sancıları çeken bir anne, kızının haline dayanamayıp ondan daha beter sancılar çeken bir anneanne izledim. Epiduralsiz normal doğum yapan arkadaşımı tebrik ediyorum ama normal doğu bana uzak görünüyor. 

Neyseki annesini daha fazla üzmeyerek 4:20'de Mert bebek dünyaya geldi. Hepimiz rahatladık :) Sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir hayat sürer inşallah...

6 Haziran 2010 Pazar

Mert'in Şekerleri


Mert'in sepetinden sonra  şekerlerinide bitirdim. Erkek bebeğin sepeti tüylü olur mu dedim, sonra düşündüm neden olmasın. Bebeği daha doğmadan belli bir kalıba sokmamak gerek :))
 Artık doğuma son günler, telefon 24 saat açık haber bekliyoruz, İstanbul'dan fazla uzaklaşamıyoruz. Bir yere gidersek, şekerler ve fotoğraf makinasıda arabada bizimle geliyor, eve dönüp almak için vakit kaybetmeyelim diye. Neyseki havalar serin de şekerler bozulmuyor :))

3 Haziran 2010 Perşembe

Tatil Geldi

Bir Perşembe gününü ancak bu kadar sevebilirim. Çünkü yarın mesai bitimi tatilim başlıyorrrr :) ilk bir haftamı kullanacağım. Bu haftayı ders çalışmak için sınav öncesinde aldım. Çok da tatil gibi değil de desem, genede sabah 7 de kalkmamak ve istediğim saatte yatmak süper olacak. Belki arada ufak kaçışlarda olur :)

İşin acı kısmı eşimin izinlerinin çok fazla olması. Ve 1 hafta sonra ben işe başlarken, onun 1 hafta daha tatile devam edecek olması. İşte bunu düşünmek şimdiden beni kıskandırıyor.

2 Haziran 2010 Çarşamba

Mumlar


Tealight lar hariç aldığı mumları yakmaya kıyamayanlardandım.  Evde aylarca sürecek elektrik kesintisine yetecek kadar mum birikmeye başlayınca yakmaya başladım. Bakktım daha güzelleri her zaman var, bitince yenisini almak kafi.
Genelde evlerde, misafirlere ayrılmış eşyalar vardır. Aman kullanma misafire kalsın denir. Ama ben pek uygulamam, sevdiğim şeyleri kullanma taraftarıyım. Bir mumları ayırırdım, onlarda artık kullanıma açıldı :)