Şehir dışında okumanın ve anlaştığın biri ile aynı evi paylaşmanın keyfini yaşayan bilir. Sadece ders ve eğlencenin olduğu bir yaşam. Ev arkadaşımla beraber diyete girer gecenin bir vakti, kendimizi pastahanede spungle yerken bulurduk. Sonra arkadaşımın hoşlandığı çocuk ile aralarını yapmak için devamlı planlar kurardık. Yemeğe çağırmak, ders çalışmak için davet etmek gibi yeni ortamlar yaratmaya uğraşırdık.
Düzenli ve becerikli kızlar olarak erkek arkadaşlarımıza ev yemeği yeme imkanı sunardık. Arada yaptığımız içki gecelerini mezeler eşliğinde tatlandırırdık. Rakıyı sevmememe rağmen sadece mezelerin ve o sohbetlerin eşliğinde içebilmiştim.
Sabaha kadar okey, 51 veya tabu oynayıp, günün aydınlanması ile uykuya yattığımız zamanlar olurdu. Sonra dedikodular ve yeni havadisler bitmezdi. Ben tabi bu dedikodulara "olayların yorumlanması" derdim. Çünkü iftira yok, yalan yok sadece kim kiminle napmış muhabbeti var :) Son aylar bizim ev toplanma noktası olmuştu, kız arkadaşını veya arkek arkadaşını arayan önce bizim eve bakardı. 3 kişi yaşıyor olmamıza rağmen, evde en az 5 kişi olurduk :)
Tatillerden sonra evimize geri döndüğümüzde kahvemizi yapıp " insanın evi gibisi yok" diyerek sohbete başlardık. O ev hala benim için çok özeldir, yarı parasını ödediğim için kendime ait ilk evdi.
Bazen de bunalıma girerdik, ozaman öğrenci evinin olmassa olmazı mumlar ve tütsüler yakılıp bunalım yapılırdı. Ama çok kısa sürerdi, hemen efkar dağılır, kahkahalar başlardı.
Şimdi hep o günlere dönmek isterim. Tabi eşimle o dönemler çıktığımız ve aynı yerde okuduğumuz için oda bu isteğime eşlik eder :) İş güç, para derdi olmadan, yani ekmek elden su gölden misali yaşadığımız en güzel yıllardı.