27 Ocak 2011 Perşembe

Çocukluk Hayali

Küçükken izlediğim bir yabancı dizinin etkisinde kalarak ablamla biniciliğe özenmiştik. Dizideki kız büyük bir çiflikte yaşıyordu  ve kızın kendi atı vardı. O zamanlarda binicilik kursları yaygın değildi hatta bu kurslardan haberdarda değildim. Dedemlerin geniş bahçesinin uygun olduğunu düşünerek ablamla ondan at almasını istemiştik. Anneannem uzunca bir süre bizi oyaladı, daha sonra dedemden acı gerçeği öğrendik. Halbuki atın adı bile hazırdı, at olmayınca adıda benim şifrem oldu mail, blog, üyelik şifremde hep o adı kullanıyorum.

Kendi yapamadıklarını çocuğunun yapmasını isteyen çoğu anne gibi ablam yeğenimi binicilik kursuna yazdırdı. Tatlım bu işi çok sevdi 3 yıldır her hafta sonu gidiyor ama bu yıl dersleri yüzünden ara vermek zorunda kaldı.



Geçen seneydi sanırım, onunla kursa gittiğimiz bir gün bende ata bindim. Onun üstünde durmak ne kadar zor geldi anlatamam. Sağa yada sola düşeceğim diye korkmaktan, adama yavaş gidelim hızlanmasın demekten pek birşey anlamadım. Dedemin almamakla bir bildiği varmış demekki :)



Korkmama rağmen o günden sonara binicilik kurslarını inceledim. Çok güzel tesisler var. Pazar günü gidip güzel bir kahvaltı sonrası, atla gezintiye çıkmak güzel  olur.


25 Ocak 2011 Salı

Lüsyen


18 yaşınaki Lüsyen Belçika'da bir davette 60 yaşındaki Abdülhak Hamid ile tanışıyor. Herşeyi geride bırakarak onun peşinden İstanbula geliyor.  Birlikte savaşın zor şartlarına dayanıyorlar, Cumhuriyet'in kuruluşuna şait oluyorlar. Abdülhak Hamid dönemin en ünlü şairlerinden biri bu nedenle kitapda dönemin ünlü şairlerinide görebiliyoruz, yeni meclisin çalışmalarına, Atatürk'ün davetlerine de denk geliyoruz.

Ben Abdülhak Hamid'in sadece kendini yenilemesini her devre ayak uydurabilmesini sevdim. Ama bencilliği, çapkınlığı, herşey zorken kaçıp olaylar düzelince kendine fırsat yaratması ise hoşuma gitmedi. Lüsyen ile aralarındaki yaş farkı ile sevgileri  farklı boyutlara giriyor. Lüsyen'i ise pek anlamadım, böyle bir ilişkide onun yaptığı fedakarlıkları yapmazdım.

Kitap biraz roman biraz belgesel tadında. Okumaya değer.

21 Ocak 2011 Cuma

Yüksek Topuk İşkencesi


Bu kadar yüksek topuğu nişanımda ve düğünümüzde giymiştim. O acıdan sonra ise kısa topuklar ve topuksuzlar tercihim oldu. Geçen hafta Derimod'da bunu görünce çok beğendim yüksek diye vazgeçtim sonra denedim ön kısmı platform olunca o yükseklik rahatsız etmedi.

Almayıp daha alçak birşey bulmak için bütün alışveriş merkezini gezdim. Ama aklım onda kaldı tabi. Sizede öyle olurmu birşeyi beğenince başka ne kadar model denesemde gene ona dönerim. Ertesi gün yeni aldıklarımla kombin edip giydim 1,5 saatlik gezide ki arada otuduklarımı saymıyorum, türlü işkenceler çektim. Acıttı mı diye soran eşime durumu belli etmemeye çalışsamda olmadı. Geziyi kısa kesip eve döndük.

Yolda daha yüksek giyenleri acısız bir ifade ile gezerken gördükçe kendimi motive etmeye çalışıyorum. Yüksek topuk giymenin bir formülü varmıdır?  Yoksa zamanla alışıp o acı hissedilmiyor mudru? Ben birdahaki sefer yanımda yedek ayakkabımla tekrar giymeyi deneyeceğim sanırım zamanla alışırım.

Herkeze güzel bir haftasonu dilerim.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Yeniden "Tarlı Kuşuydu Juliet"



Bu sene tiyatro sezonunu açmakta geç kalınca, beğenmeme  riskini almayarak sevdiğimiz bir oyun ile başladık.   Geçen sene ilk kendimiz izlemiştik , sonra arkadaşlarla tekrar gittik, cuma akşamı ise 3. oldu. 3 kere izlememden oyunu sizlerede tavsiye edeceğim belli sanırım :)

Şehir Tiyatroları'nda izlediklerim arasında en sevdiğim oyun bu oldu. Çağlar Sorumlu pek sevdiğim bir oyuncu değildi,  ama Shakespere rolü ile kendisine hayran kaldım. Dizilerde yeteneğini gösterecek bir karakteri canlandırma şansı olmamış sanırım.  Engin Alkan'ı zaten 7 Numara'dan beri çok severim. Oynadığı Rahip Lorenzo adlı karakter anlatılmaz izlenir diyorum :)  Rahibin mimiklerini hatırladıkça oyun sonrasında da gülmeye devam ediyorsunuz.

Oyunun konusuna gelirsek  Romeo ve Juliet ölümden kurtulmuş büyük bir aşkla evlenmişler birde çocuk sahibi olmuşlardır. Zamanla aşkın yerini kavga almıştır.  Bu duruma daha fazla dayanamayan Shakespere mezarından çıkarak duruma müdahe etmek için onları ziyarete gelir. Böylece komedi başlar. Bu oyunda herşey var; oyuncular; oynuyor, yemek yapıyor, şarkı söylüyor, gitar, bateri çalıyor. Eminim oyunu beğeneceksiniz.

Biz oyunu Kağıthane'de  Sadabad Kültür Merkezi'nde izledik. Geniş ücretsiz otoparkı, her açıdan rahat gözüken sahnesi, temiz geniş fuaye alanı ile tercih ettiğimiz biryer. Bu oyun  Muhsin Ertuğrul'a geçiyor sanırım. Ama başka oyunlarda trafiğe takılmak istemezseniz, park yeri  aramak istemiyorsanız burayı tercih edebilirsiniz.

18 Ocak 2011 Salı

Akıllanmak...

Bazı insanları anlamak ne kadar zor. Etraflarında iyi güzel bir şey görmeye tahammülü yok. Benim çevremdede var böyle bir örnek var maalesef.  Saçını boyatırsın herkez iltifat eder o görmemezlikten gelir, kariyerinde iyi gelişmeler olur görmez, çok şık giyinmişsindir görmez, 10 kilodan fazla kilo vermişsindir görmez, yeni eve taşınırsın yeni araba alırsın yorumsuz suratsızca hayırlı olsun der. Bunlara karşılık 1 kilo alırsın anında farkeder, ufak bir sivilcenmi çıkmış hemen yorumlar. Bu örnekler uzar gider...

Anlamlandıramadığım tarzda insanlar bunlar. Bense etrafımdaki insanlara iltifat etmeyi severim. Bazen aldığı yeni bir şeyi sevinçle gösterdiklerinde beğenmesem bile söylemem. Mutluluğuna gölge düşürmenin ne anlamı varki. Ama beraber alışveriş yapıyorsak denediği şey yakışmamışsa söylerim tabi. Etrafımdaki insanların şartları düzeldikçe onlar kadar sevinirim. Ev alma planları yapan arkadaşımı, istediği eve sahip olmaları için dualarımdan eksik etmem. Kilo alan birine asla kilo almışsın diyemiyorum,  e zaten kendi farkında ben neden dile getiriyimki.

Kendi kendimi yerdim eskiden, neden iyi bir şey demiyor diye. Yaptığım ne kadar gereksizmiş aslında. Hala kimsenin kötülüğünü istememekle beraber artık bende onun hiç birşeyini görmüyorum. İltifatı kestim. Tek tesellim onunla hiç kan bağım olmaması. Herkezin birbirinin mutluluğu ile mutlu olması ile övündüğüm yakın akrabalarım arasında böyle birinin olması çok üzerdi beni.

17 Ocak 2011 Pazartesi

Kurdela İşi ve Ablam


Artık duvara baktığımda beni gülümseten bir çerçevem var. Birde bakınca hep ablamın ne kadar becerikli olduğunu hatırlıyorum. Ahşap boyama, kumaş boyama, kurdela işi, brezilya işi, örgüleri..  ben sayarken yoruluyorum, o yaparken zevk alıyor. Üstelik öğrendiklerinden hep banada yapıyor. Bizim evde çoğu şey "Made by Sister"


Bu panaoda yaptığı kurdela işinin en basit hallerinden biri. Süslediği bir abajur varki işçiliğine paha biçilemez.

Hediyesinden bahsetmişken kendinden de bahsetmesem olmaz. Ablam bitanem ve en kıymetlimdir. Benden 2,5 yaş büyük olduğu için ablam olmasının  yanısıra en yakın arkadaşımdır. 4 yaşındayken bir arkadaşı onu ağlattığı için, kızın saçlarından tutup düşürmüşüm. Kız eve şikayete gelince annemler benim yaptığım harekete kızmışlar  ama birbirimize düşkünlüğümüzden bahsederken o anıyı da anlatırlar hep.  İlkokul yıllarında her kardeş gibi kavga etmişliğimiz çok fazladır. Ama ortaokulla beraber hep birbirimizin destekçisi olduk. Böyle bir abla kardeş ilişkimiz olduğu için ikimizde çok şanslıyız.


14 Ocak 2011 Cuma

Haftasonu

Perşembe akşamından itibaren beni haftasonu telaşı ve sevinci sarıyor. Özellikle bu haftasonu olduğu gibi eşiminde  2 gün tatil olduğu zamanlar bu sevinç daha da artıyor. Haftasonları genellikle erken kalkarım, , uykuda geçen zaman günden çalıyor diye fazla uyumak istemiyorum.

Haftasonu için yapmak istediğim çok şey var. Ama zamandan dolayı bir şeyi seçerken diğerinden vazgeçmek gerekiyor. Hafta içi işden gelince yemek sonrası, koltuğuma oturup kahve keyfi yapmazsam o gün dinlenmemiş gibi oluyorum. Bu nedenle hafta içi fazla program yapmayı sevmiyorum, tabi İstinye Park'a gidip yemek ve alışveriş için  1-2 saat   ayırmak hariç

Böyle oluncada herşey haftasonuna kalıyor. Bu hafta  hep gezme ve alışveriş modundayım  evde  durmak istemiyorum. Güzel bir planla bu haftasonuna birkaç ziyaret ve aktivite sığdırmalıyım.
Programı bu akşam izleyeceğimiz tiyatro oyunu ile başlatıyorum, devamını gün içersinde belirlerim .)

Hepimize güzel bir haftasonu olsun

12 Ocak 2011 Çarşamba

Smile :)



Bügünkü gülümsememin sebebi ,sevgili Meyra'cığımın gönderdiği ödül. Ne kadar kendim için yazmaya başlamış olsamda, blog  gelen yorumlarla anlam kazanıyor. Ödüllerde ekstrası oluyor. Birilerinin sizi okuması zaman ayırıp yorumda bulunması sevindirici bir durum. Üzüntüleri sevinçleri paylaşmak, fikre ihtiyaç duyduğumuzda cevap almak, mekan, kitap ve ürün tavsiyeleri... bloglarda istediğim herşeyi bulabiliyorum. Burada olmak çok güzel.

Bende 10 arkadaşıma gönderiyorum.

http://annesiningulu.blogspot.com/
http://hayatyelpazem.blogspot.com/
http://filizinevi.blogspot.com/
http://selinedair.blogspot.com
http://lupi-lulu.blogspot.com/
http://zizimbizim.blogspot.com/
http://hayatimdakidler.blogspot.com/
http://hayatiminrenkleri.blogspot.com/
http://duslerdenizi.blogspot.com/
http://defnenin.blogspot.com/

11 Ocak 2011 Salı

Çırak


Aslında Cerrah'dan sonra bu kitabı okumam gerekiyordu. Ama aynı anda aldığım diğer kitaplarını okumuştum. Sonra Çırak'ı aldım ve Cerrahtan sonraki kitap olduğunu anladım. Okumak isteyenlere tavsiye önce Cerrah sonra Çırak.

Konusuna gelirsek, Dedektif Jane Rizzoli, yeni seri katilin peşine düşer. Katilin yöntemi Cerrah'ınki ile aynıdır. Davada  ilerledikçe Jane'in kabusları ve paranoyası artmaya başlar. Davada Jane'e eşlik eden gizemli bir FBI ajanı daha vardır. Olaya FBI'ında karışması ile davaya ilgi artar.

 Bu aralar seri katillere fazla bulaştım şimdi biraz aşka yönelip Can Dündar'ın Lüsyen'ini okumaya başladım. Daha ilk sayfalarındayım umarım güzel bir kitaptır.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Orman Gezisi


Sahip olduğumuz şeylerin kıymetini bilmemek çoğumuzda olan bir özellik olsa gerek. Haftasonları özelliklede yazın pikniğe gelenler yüzünden bizim bu tarafda trafik yoğundur. Bizde 5 dakika uzaklığımızdaki ormana senede 1 kere ancak gidebiliyoruz.


Bu seneki orman gezimizi de arkadaşlarımızın organizasyonu ile gerçekleştirdik. Hava Ocak ayı için olabileceği kadar güzeldi. 6 km yürüyüş parkurunu başarı ile tamamlayabildik.


Temiz hava ve güzel manzara eşliğinde güzel bir gün oldu



Dinlenmek isteyenler için yürüyüş parkurunda banklar mevcut. 3 km den sonra bankların kıymeti daha iyi anlaşılıyor.



5 Ocak 2011 Çarşamba

El Emeğim


Son 2 sırasınıda tamamladıktan sonra battaniyem bitiyor. Daha önce örgü tecrübesizliğimden burada bahsetmiştim. Bu yüzden bu battaniye benim için çok özel. Örgüleri birleştirme işlemi falan hepsi bana ait. Örgü örenler için çok basit bir model ama ilk işim ya bunu çok sevdim ben :)

Şimdi ablamdan öğreneceğim başka işler var, öğrettiğini yapıp bitirdiğim için öğrencesi olarak kabul etti beni. Akşamları örgü örmeye alışınca boş durmak olmaz artık. Hatta teyzemlere falan giderken örgüm yanımda gidiyordum, ilk başta alışık olmadıkları için tuhaf geliyordu ama sonra hamaratlığıma alştılar :)

3 Ocak 2011 Pazartesi

Güzel Başladı


 Eşim çalıştığı için, bende evde  tv karşısında kuruyemiş yiyordum.  İşten erken çıkacağını söyleyince melankoliyi bıraktım, nasıl girersen öyle geçere inanıp ablamların  davetine katılmak için jet hızında hazırlandım.  9'da işten çıkınca,   Anadolu yakasına geçmemiz 11'i buldu.  Ablamlarla beraber çok güzel bir gece geçirdik. Canlı müzik eşliğinde sabah 05'e kadar içip dansettik.  Geceyi'de Caddedeki işkembecide bitirdik. Bu durumda, bu yılın bol eğlenceli geçeçeğine inanmak istiyorum.

Güzel haberlerle dolu güzel bir ilk hafta olsun hepimize...