29 Nisan 2011 Cuma

Fısıltı



Son Okuduğum kitap "Fısıltı" oldu. Alacakaranlık serisini okumamuş olsam güzel derdim. Ama yazar bu serinin etkisinde kalmış. Kasabada yaşayan lise öğrencisi Nora, sınıfındaki Patch ile tanışır. Patch diğerlerine göre farklıdır, Nora ondan korkmakla beraber duygularına engel olamaz ve maceralı, korkulu günleri başlar. Tabi beraber yaşadığı annesine  başına gelenleri açıklayamaz. Olaylarla kendi başetmeye çalışır.

Patch vampir olsaymış tamamen benzer olacakmış. Alacakaranlık'ı okumadıysanız okunabilir ama okuduysanız başka kitaplara yönelebilirsiniz. Evde bekleyen diğer kitabımıda okuduktan sonra sizlerden gelen tavsiyelere geçeceğim.

 Kitap okumaya vaktim yok sözüne inanmıyorum ben. Araç kullanmıyorsanız arabada, metroda, durakta, uyku öncesi, çorbayı karıştırıken vb. Arkadaşım bebeğini emzirirken bile bir yandan okuyabiliyordu. Ama bazı dönemlerde insanın canı okumak istemiyor tabi o durum ayrı. Yoksa istedikten sonra herşeye vakit bulunabilir.

Herkeze güzel bir hafta sonu dilerim.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Değişiklik İyidir

Telefonunun melodisini yıllarca değiştirmeyen, evde hep aynı koltukta oturan, metroda bile aynı vagonu tercih eden, yıllardır saçı katlı ve göğüs hizasında olan ben, pazar günü saçlarımı omuz hizasında küt kestirdim. beğendim ama elimin saçlarımın içinden hemen kayması, yastıktan saçımın taşmaması şimdilik garip geliyor. Ama görünümü, çabuk kurutmam ve düzleştirme zamanının yarı yarıya azalması çok hoş.

Kuzenimin yeni yaptırdığı dövmeyi gördükten sonra içimdeki dövme aşkı tekrardan canlandı. Lise yıllarımda izin vermiyorlar diye  somurtup kendimi kandırmışım. Şimdi karar yetkisi bende  ama cesaret edemiyorum. Ya sıkılırsam , pişman olursam vb...  Ama çok da hoşuma gidiyor :)) Benim gibi çabuk sıkılan biri için zor bir karar.

25 Nisan 2011 Pazartesi

Köyde Bir Gün

 Açık havada vakit geçirmek isteyince, güneşde açınca soğuğa alddırmadan  köye gittik. Anneannemler Çatalca'nın köyünde oturuyorlar. Köyün güzelliklei saymakla bitmez. Mesela 5 dakikalık mesafe ile Karadeniz sahilinde olabiliyorsun. Yazın plaj nedeni ile köy çok kalabalıklaşır. Tabi turistik bir yer değil,  küçük bir lokantası var sadece. Denize ise pek güven olmaz, birden derinleşir, hafif  bir rüzgar dalga sebebidir. Küçükken hep girerdik, ama artık karşıdan seyretmeyi seviyorum.


Sahile gittiğimizde yamaç paraşütü yapan bir grup olunca manzaraya ek olarak onlarıda izledik.


Onları izlerken özensemde denemeye cesaretim yok. Havada süzülmek güzel ama aşağı bakarken her türlü ihtimal aklıma gelir...


Bizim köyde seçenek çok. Denizden sıkıldım derseniz sizi göl kenarına alabiliriz. Terkos Gölü'nün bir ayağı bizim köye kadar uzanıyor. Bu sene yağmurlu geçince sular iyice yükselmiş.





Hayvansız köy olmaz tabi. İneklerde bu gün göl kenarını tercih etmişler.


Ve iki katlı kalasik köy evimiz :))


Yazın kahvaltımızı hep burda yaparız, asma yeşillenmiş, arkada çiçekler açmış olur. Ama malum havalardan bahçe henüz bahar havasına bürünememiş.


Ve anneanneciğim gerçeklerine bakamadığı için heryeri çeşitli taştan hayvanlarla doldurmuş. Bir tanede küçük gerçek kedi var bahçede. ben korktuğum için uzaktan bakmakla yetindi tabi. İstanbul'a yakın olduğu için bütün yenilikler hemen köye yansır o yüzden bizim köyü çok seviyorum. Son yıllarda üniversite okuyan kızlarında sayısı arttı. Yeniliklere ve imkanları doğrultusunda eğitime önem verdikleri için örnek köylerden biridir. Ve ne diyoruz herkezin gidecek bir köyü olmalı :))

Ben bu haftaya temiz hava ve bol enerji depolanmış bir şekilde giriyorum. Herkeze güzel bir hafta dilerim :))

21 Nisan 2011 Perşembe

Bir kitap ve Blog Sorunu




Kurt Seyt & Murka'yıda okuduktan sonra yıllar geçmesine rağmen bazı şeylerin değişmediğini daha da farkettim. Günah ve ayıplar hayatımızda ne kadar çok yer alıyor. Çoğu şeylerin yapılmasına elalem ne der baskısı ile izin verilmiyor. Murka'ya hak vermek kolay, Cumhuriyet'in kurulduğu yıllar da değişikliklere adapte olmak zor olabilir. Ama bu zamanda hala o zihniyetle yaşayan insanlar var. Dini kurallar gereği bazı şeylere karşı olanları anlayabiliyorum. Ama adam içkiçidir, dinle alakası yoktur ama karısının zorla başını kapattırıır, tek başına bir yere gitmesine izin vermez. Burda dini kullanarak karısının özgürlüğünü kısıtlar davranışın temelinde yatan ise egoistlik. Bu konu böyle uzar gider...

Ve yasak kalktı herşey düzeldi derken blog sorunu yine başladı. Sayfayı açıyor arkasından bu sayfa görüntülenemiyor yazısı çıkıyor. 10 sayfadan 8'inde aynı sorun oluyor. Okuyabilirsem kendimi şanslı hissediyorum. Bu sorun düzelse artık.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Rumeli Feneri


Planda Anadolu Kavağı'na gitmek varken, hava soğuk olunca vapur yolculuğu yerine rotayı Rumeli Feneri'ne çevirdik. Beni hayal kırıklığına uğratan tek şey fener oldu. Halka filmindeki gibi bir fener beklerken sevimsiz beton bir fener buldum. Güneşin açısından dolayı fotoğrafı güzel olmadığı için ekleyemiyorum.


Balıkçı köyü olduğu için koyda renk renk tekneler vardı. İlk ve son kez böyle bir tekneye Akakoca'da arkadaşlarla binmiştik. Biraz rahatsızlar e tabi burda amaç gezi değil  ekmek parası :)



Bu kaleyede ben Rumeli Fener'i kalesi dedim bulunduğumuz yere uzak olunca karşıdan bakmakla yetindik...


Balıkçı köyüne gidipte balık yemeden olmaz. Bu sefer çok aç olunca balıkda yedim ama benim tercihim her zaman karides güveç, kalamar, midye tavadır. Hepsi lezzetli ve çok tazeydi.  Restaurantın güzel bir terası olmasına rağmen hava yüzünden içerde oturmak zorunda kaldık. Havalar ısınsada bahçelerin, terasın keyfine varabilsek artık :)



Son olarakda iki haftadır pazar formam haline gelen kıyafetlerimle şiddetli rüzgara karşı saçlarımı düzenlemeye çalışan ben.

Hepimize fazla yoğunluğu olmayan, sakin güzel bir hafta diliyorum :))

15 Nisan 2011 Cuma

Kurt Seyt & Shura



Bazı kitaplar vardır bitirdikten sonra bile uzunca süre etkisinde kalırsınız. Karakterler sizi bırakmazlar. Bu kitabında gerçek bir öykü olduğu düşünülünce ben onlardan ayrılmak istemedim. Şanslıyım ki devamı olan Kurt Seyt & Murka var.


Nermin Bezmen'in romanlarındaki anlatım dilini çok seviyorum. Sade, yalın, ve sürükleyici. Okuyucu  ele geçiriyor, anlatılan mekanlarda olaylarda hep karaktarlerle beraber yaşadım, onlarla beraber mutlu oldum, daha çok hüzünlendim. Rusya görmek istediğim ülkeler arasında listenin altında kalırken, şimdi üst sıralara çıktı.


Benim gibi okumayan kaldıysa kitabın konusu kısaca: Çarlık Rusya'sının şaşalı yaşantısından sonra, Bolşevik İhtilal'i ile İstanbul'a yaşanan göç tutkulu bir aşk eşliğinde anlatılıyor. Beyaz Rusların canlandırdığı Pera, servet ünvan sahibiyken yeni bir ülkede hayatta kalma çabası.

Ve bugün Cumaaaa herkeze bol güneşli güzel bir hafta sonu dilerim :))

13 Nisan 2011 Çarşamba

Kısaca

Önemli bir kongre grubumuzun ve öğrenci grubumuzun tarihleri çakışmış.

Öğrenci grubumuzun basit ama angarya işleri çokmuş.

Kongre grubunda bugüne kadarki en VIP misafirimiz, eski İtalya Sağlık Bakanı geliyormuş.

Kongre için yurt dışından gelen  gerekli materyaller gümrüğe takılmış. Gümrükleme işlerini yapması zor gibi gözüküyormuş.

Kongre yarın başlıyormuş, ama yeni taleplerle  müsait oda bulmak zormuş.

Ben burada nemi yapıyor muşum? Yoğun bir güne başlamadan önce kısa bir mola vermişim ve hemen kaçıyormuşum :))

11 Nisan 2011 Pazartesi

Emirgan'da bir ilk


İstanbul'da olupta Emirgan Korusu'na gitmemek olmaz. Geçen sene burada bahsetiğim gibi artık laleri solmadan görebiliyorum :) Gecen sene gittiğimizde Canon'nu almamıştık, orada grup halinde çekim yapanları görünce dahada özenmiştik. Artık makinamız var ama  ağırlık olmasın diye makinayı almadık. Bu makinaların tek dezavantajı da bu sanırım. Ama laler solmadan tekrardan gitmek için bir bahanemiz oldu :)


Fotoğrafları telefonla çektiğim için, büyütmedim çünkü bozuluyorlar. Hem fotoğraflarla yetinmek olmaz, uğramamazlık etmeyin. Ağaçların arasından boğaz manzarası ve renk renk çiçekler görülmeye değer.


Haftalardır bir hayalim vardı. Kahvaltılıklarımızı alıp aşkımla başbaşa piknik yapmak. 7.5 yıllık evliliğimiz de bir ilki gerçekleştirdik ve diyet kahvaltımızla pikniğimizi yaptık. Köşklerde saatlerce sıra beklemektense bu çok daha pratik ve zevkli oldu. Cumartesi gününün hava durumundan ders alıp erken saatlerde gidince yağmura da yakalanmamış olduk. Sonrasında spor ve yüzme ile haftasonunu sonlandırdım. Tabi sevgili Meyracım sende aklımdaydın :)

8 Nisan 2011 Cuma

Cumaaa



"Bugün Cuma enseni kapa" diyerekten enseye hafif bir şaplak ilkokul yıllarının en genel şakalarından biriydi. O yaşlarda da el şakası sevmememe rağmen içinde "Cuma" kelimesi geçince genede neşeli bir hal alıyordu. Cuma günleri neşeliyken bu söz aklıma gelir.

Eskiden yabancı bir dizi vardı, kız parmağı ile zamanı donduruyordu. Bende Cuma günü zamanı dondurup hep o günde kalmak isterim.Şahsen hiç sıkılmam :))

Nisan geldi nihayet güneş açtı ama ben deniz kenarında açık havada kahvaltı etmeden bahara girmiş gibi hissedemiyorum. Yağmur yağmazsa bu hafta belki bende baharı yaşamaya başlayabilirim.

Herkeze bol güneşli güzel bir hafta dilerim

Not: karikatür webden.

4 Nisan 2011 Pazartesi

Darüşşafala Life Gym ile Sağlıklı Günlere Başlangıç



Spor maceram okul yıllarında 1 ay üye olduğum fitness salonu ile son bulmuştu. 2 hafta gidip kalanı es geçince bir daha düşünmedim. Ama Darüşşafaka Life Gym'nin önünden her geçtiğimde açık havuzu beni cezbediyordu, eşim yanaşmadığı için tek başıma üye olmak da cazip gelmedi.

Eşim  diyetsiyen eşliğinde Kasım Ayın'da  diyete başladı ve bugün itibarı ile toplamda 32 kilo verdi. ( diyetisyen ile ilgili detayları ilgilenen olursa bildiririm işinde çok iyi ) Eşimde artık sağlıklı yaşama adım attı ve spor onun içinde gerekli ve zevkli bir uğraş haline geldi. Evde denedik ama pek istikrarlı olmuyor.

Bize yakınlığı açısından Life GYm ve İstinye Park Hillside'ı gezdik. Geniş bir alana kurulu olması fitness alanının ferahlığı ve kapalı açık havuzunun büyüklüğü nedeni ile Life Gym bizim tercihimiz oldu. Üyelik hafta sonu başladı sporda bugün başlayacak.

Hafta sonu ise devamlı spor mağazalarını gezdik, eşofmanları sadece evimde giydiğim için fazla birşeyim yoktu. Adidas, Nike vb mağazaların fiyatlarını gördükten sonra Koton, Bershka gözüme çok çok ucuz hale gelmeye başladı. Bir atlet tshirt 50 - 75 fiyat aralığında. Almadım tabi ama ayakkabı, çanta, eşofman, tshirt e tabi X 2 kişi olunca tüm bütçeyi spora malzemerine yatırdık.



Kilo problemim olmasada hatta geçen hafta 2 kilo daha verip en zayıf halime ulaşmış olsam da; bende sağlıklı ve sıkılaşmış olacağım ve en sevdiğim spor olan olan yüzmeyi her zaman gerçekleştirebileceğim :)) Tabi stüdyo dersleri de ilgimi çekmiyor değil :)

3 Nisan 2011 Pazar

Romentik Komediden Şiddete

İnsannın kendi kendine nazarı değer mi? benim maalesef değiyor. Son zamanlarda romentik komedi tadında yaşıyordum ( burda maşallah diyelim :)) Herşer yolunda gidiyor, hayatımın mutlu bir dönemindeyim herşey istediğim gibi gidiyor. Hani filmlerde esas kız caddede kolunda alışveriş poşeti yüzünde bir gülümse ile sekerek dolanır ya aynen bende öyleyim. Özel bir sebep de yok ama en büyük etken bana mutluluk veren eşimin arka arkaya yaptığı süprizler ve işimde beklediğim olumlu gelişmeler.

Hayat bana böyle toz pempeyken önce gazetede 3 çocuğu öldüren katilin ifadesi ile pembeler kaybolmaya başladı.   Böylesine  idam cezası bile hediye olur işkence çekerek öldürülmeli. Ama idam cezasının geri gelmesi  mantıklı bir seçenek gibi gelmiyor çünkü haksız yere hapis yatıp masum olduğu yıllar sonra anlaşılan insanlar var. Hem bence ölüm kolay yol, ömür boyu hapis cezası ise en güzel ceza.

Başka bir olayla  Cuma sabahıma  gölge düştü. Otobüste bayanın  ileri git biraz uzaklaş dediği genç bir adam zıvanadan çıktı. El kol hareketi ve konuşma biçimi ile adam olmadığı belli zaten. Kadında susmadı kendini ifade ediyor falan derken adam kadına vurdu !!! İnanabiliyormusunuz bir kadına kendinden 10 yaş falan da büyük bir kadına vurdu ve durmadı erkekle kavga edermiş gibi devam etti. Başka bir adam kavgacıyı boynundan tutup arka kısma getirdi. Nasıl vurursun diye bağırdı, kendini savunması ise stresliymiş, geçim sıkıntısı varmış kadın üstüne gelmiş, hayatında ilk defa bir kadına vuruyormus.

Ama ilk defa vurmadığından eminim, tarzı hiçte öyle değildi. Onun annesini varsa kızkardeşini , şimdi veya ilerideki karısını düşündüm. Ufak bir karşı gelişte göreceği tepki dayak olacak. Belki babası annesini dövüyordu oda öyle gördü, kendi mantığını kullanıcak kadar beyni olmadığı için bunu doğru yol zannediyor.

Benimse tek isteğim böyle erkeklerin yok olması, ben onların yüzüne bakarken midem bulanıyor tiksinti duyuyorum kızlar nasıl böyleleri ile evlenebilir. Nadir erkeğin sonradan şiddet yanlısı olduğu ortaya çıkar. Ama bunlar; duruşlarından, konuşmalarından, hayata bakışlarından kendilerini belli ediyorlar. Tek çözüm ise bunların yok olmaları onlarsız bir dünya ne kadar güzel olur.