28 Mart 2012 Çarşamba

Like mı?


Sosyal medyada; mutluluklarımızı, üzüntülerimizi paylaşmak güzel. Ama bazı paylaşımlar bana tuhaf geliyor. Bir insan annesini, babasını, eşini kaybettiğinin akşamında acısını facebook üzerinden paylaşmayı nasıl düşünür aklım almıyor. Çevremde bu acıyı yaşayanları ziyarete gittiğimde, değil bilgisayarın yada telefonun başına geçmeyi, çevresindekileri bile zor görüyorlardı. Birde bu paylaşımları like edenler varki onlara diyecek birşey bulamıyorum. Öölümü mü beğeniyorsun yani?Etraftakileri haber vermek açısından iyi ama bunu yapacak kişi arkadaş grubundan birileri olabilir.

Facebook üzerinden davetiye gönderenleride anlamıyorum. Çok önem verdiklerine elden davetiyelerini ulaştırıyorlardır. Davetiyeni facebook üzerinden aldıysan demekki pekde önemli değilsin :) Yoğunluktan veya uzakta ise davetiyeyi elden veremiyorsanda telefonla davet etmen yeterli. Yada günümüz şartlarına uygun olarak, kurye kullan dimi ama istedikten sonra seçenek çok.

Kimileri sosyal medyayı hiç kullanmıyor, kimileride her işini ordan hallediyor. Ama en iyisi kararında ve gerektiğinde kullanmak.

22 Mart 2012 Perşembe

Tütsü Yakalım


Üniversite yıllarından kalan bir alışkanlığımda tütsüler oldu. Yoğun kokular beni ilk başlarda tıkarken, hafif kokular sayesinde alıştım. Eşimde sevince evimizden tütsü eksik olmadı. Odaya yayılan mis gibi kokusu sayesinde kahve içip günün yorgunluğunu atmak güzel bir feyif.


 Oda spreylerinden daha güzel, kokulu mumlar ise pek işe yaramıyor. Tütsülerde ise,  çok çeşit ve çok farklı kokular varki, sevmem demeyin bir deneyin, zevkinize uygun bir koku mutlaka vardır :)

20 Mart 2012 Salı

Güneşli Ama Soğuk Bir Hava


Güne sporla başlayıp, sonrasında güneşe aldanıp sahile inelim dedik. Ama Cumartesi günü İstinye sahili buz gibiydi.  Esen rüzgar yüzünden makina sallandı, fotoğraflar çok net olamadı :( Yeniköy'e kadar bile yürüyemeden dönmek zorunda kaldık. Bu geziyi o yüzden saymıyorum, birde İstinye sahili bana çok güzel gelmiyor.


Sahilde yürürken Boğazı seyrederken, arada  yalıları, konakları izlemeyide seviyorum. Böylesine müthiş bir manzaraya ait bir evde yaşamak ne güzel bir lüks. Kempinski Çırağan Hotel'de konaklattığımız bir grubumuz olmuştu. Boşa çıkan oda sayesinde,  1 gece otelde kalma şanşım oldu. Sabah gözlerini açıp, yataktan  kalkmaya gerek kalmadan Boğaz'ı seyretmenin zevkini yaşamıştım.  Mesleğimin arada böyle güzel avantajları oluyor :)


 Spor, kısada olsa yürüyüşten sonra ısınmak için kahve, enerji içinde tatlı yemek gerekti. Kahve Dünyası'nın bönkörlüğünüde seviyorum, masadaki drajeler,kaşık çukulatalar  kalorili olsada yemesi güzel :)

16 Mart 2012 Cuma

Uyuyana Kadar


Bu kitabın konusu ilgimi çekmişti, daha sonra hakkındaki olumlu yorumlarıda okuduktan sonra almadan olmazdı. Sonu süpriz olmasada, ben kitabı genel olarak beğendim, sürükleyici bir kitap.

Konusu ise kısaca; Christine geçirdiği bir kazadan sonra; son 20 yıla ait anılarını ve çoğu çocukluk anılarını kaybetmiştir. Her sabah, nerde olduğunu bilmeden, kendini bazen çocuk, çoğu zamanda  20'li yaşlarının başında sanarak uyanmaktadır. Ve yanında yatan bir adam vardır. Yanındaki adam, fotoğraflarla kısaca olanları anlatıp, kocası olduğunu hatırlatır. Christine kocasının anlattıklarıyla yetinmeyip, bütün anılarına ulaşmaya çalıştıkça evdeki dengeler de değişir.



Kitabın konusunu ilk okuduğumda bana; Adam Sandler ve Drew Barrymore'un oynadığı 50 İlk Öpücük adlı filmi hatırlattı. Film, kitabın aksine romantik komedi ve çok eğlenceli bir film. Lucy'de anılarını kaybetmiştir, her sabah uyandığında aynı günü yaşamaktadır. Henry Lucy'e aşık olur, hergün kendini tekrardan tanıtıp aşkını kazanmaya çalışır ve  eğlenceli bir film başlar :) 

Güneşin yüzünü gösterip içimizi ısıtacağı keyifli bir hafta sonumuz olsun :)

14 Mart 2012 Çarşamba

Love



English Home'un önünden geçerken love vitrinden bana göz kırpınca, hemen içeriye girip onu alıp yoluma öyle devam ettim. Ofisten çıkınca 50 m ileride bu mağazanın olması da benim şansım,  hergün uğramasam bile vitrinine göz atmak yetiyor :) İçeri  girincede orda çiçekli nevresimler, yumuşacık battaniyeler ile süslenmiş yatağa uzanmaktan kendimi zor alıkoyuyorum. Nasılda rahat ve şirin gözüküyor.
  Şimdilik love rafta oturuyor, ama onun için dar raflardan alıp, üstünde duvara yaslayacağım, bunun içinde bir Ikea gezisi şart :)

 


Baykuşları fazla sevmem ama bununla aşk yaşıyorum. Hatta elime alıp bu boyutlarda ama canlı olsan diye aklımdan da geçirdim. Evde pıt pıt yürüdüğünü hayal ediyorumda, çok şeker. Böyle canlanmasını istediğim bir kaç tane daha süsüm var, düşüncesi çok güzel geliyor ama gerçekleşirserse de fazla yaşamam herhalde.

12 Mart 2012 Pazartesi

İyi Haftalar Olsun


Bu sene yoğun geçen kar yağışından sonra bahara duyduğum özlem arttı.  Çiçeklerin açmasını beklemeden eve baharı getirelim dedim. Gönlüm her hafta taze çiçeklerle vazoyu doldurmayı istesede, bunu uygulamayacağımı bildiğimden şimdilik yapma çiçeklerle idare ediyorum. Gerçeğe yakın görüntüleriyle bu çiçekeleri ben çok sevdim :)



Orda mı dursa, burda mı dursa derken, evin içinde bir süre gezdirdikten sonrada yerini belirledim. baktıkça bana huzur verince, burdada yerini alsın istedim.  Bugün hem pazartesi, hemde yağmur var hava bizi sendroma sokmaya çalışsada, baharı düşünüp canlanalım, iyi haftalar .)

9 Mart 2012 Cuma

Araf



Kitabın konusunu okuyunca, bu kitabı bekletemeden okuma listesmin ilk sırasına koydum. Anlatım dili ve konusu ile, son zamanlarda okuduğum kitaplardan farklıydı. Aliede ile tanıştığım ilk birkaç sayfa da anlatım dilinden dolayı biraz sıkılsamda, Zara ile karşılaşması ile kitap akıcı bir şekilde ilerliyor.

Kitabın konusu kısaca: Çiftlik evinde tek başına yaşayan yaşlı Aliide Turu bahçesinde yaralı bir kız bulur. Önce kararsızken kızı biraz sorguladıktan sonra evine davet eder. Zara, kocası ile kavga ettiğini ondan kaçtığını söylesede, sakladığı pek çok şey vardır. Bu evde olması bir tesadüf değildir.



Estonya'da  1992 yılında başlayan kitap; anılarla 1940 - 1950 yıllarına gidiyor. Komünizm yıllarına, halkın bağımsızlık arayışlarına, acı çeken ailere tanıklık ediyoruz. Kadınların bedenlerindeki yaralar geçsede, ruhlarında açılan yaralar yıllar geçsede kapanmıyor.
 
Tavsiye edeceğim güzel bir kitap, okuyanların yorumlarınıda merak ediyorum.

7 Mart 2012 Çarşamba

Yaptıklarım, Yapamadıklarım


Örülmeyi bekleyen şalım varken,  bahsettiğim kanaviçeye başladım. Her akşam işlemeye zamanım olmadığı için yarısını ancak bitirebildim.  Bu iş gerçekten çok zevkliymiş, yeni modeller aramaya başladım bile. Bir dahakini becerebilirsem şablondan bakıp sayarak yapacağım. 

Bendeki istekler bitmiyor, ahşah boyamaya başlamak istiyorum. yapacağım şeyleri belirledim, hatta malzemelri neerden alacağımı bile buldum. Ama sıralamam sanırım yanlış, öncelikle güzel bir kurs bulmak gerekiyor.  

Bir de 2 yıl önce babannemden dikiş makinasını almıştım. Beraber bir elbise dikmiştik. Benim hiç bilgim olmadığı için kendi kendime dikişi geliştiremedim. Burda dergileri bence sadece bilenlere yönelik, çoğu terimi bile anlayamadım. Kumaşlar dergiler hazır ama dikecek kimse yok :( Kurslarında çoğu stilikstlik modelistlik üzerine, ben basit bir temel dikiş kursu aradım ama bulamadım :( babennemden ders alsam dedim ama ya benim işim uymuyor yada o evde olmuyor.

Bunları yapamamanın en önemli nedeni ise çalışıyor olmak. Haftasonları herşeye vakit ayırmak için yeterli olmuyor. Çalışmayıp evde hobileri ile zaman geçirenlere çok özeniyorum. İlkokula başlamadan önce bile çalışacağımdan mesleğimden bahseden, el işlerini sevmeyen ben 30 yaştan sonra sanırım değiştim. Yada özel sektörde geçen yıllar insanı değiştiryor.

5 Mart 2012 Pazartesi

Cennet Gibi




İnşaatı yeni bittiğinde önünden geçerken "buraya kim gelir ki?" demiştim. Sonra açıldıktan sonra tekrar önünden geçtiğimde otaparkın doluluğunu görünce "bu ne kalabalık, burda ne var ki böyle?" demiştim. Sonra ilk defa gittiğimmizde çok ucuz olduğunu gördüm. Pazar günü tekrardan gittik. Bizim gibi Avrupa yakasında oturanlar için biraz uzak olsada senede bir-iki defa gitmeye değer.

O kadar çok mağaza varki hepsine bakmadığımız halde gezmek 5 saatimizi aldı. Fiyatlar çok uygun, mesela Mango'dan aldığım 5 parça kıyafetin ilk etiket fiyatına göre toplam 355 Tl tutarken, sadece 51 TL ödedim :)) sonra sezon başından beri aradığım modeldeki bir eteği 14 TL'ye buldum.  Fiyatlar anlatmakla bitmez, gidip bir bakmanız gerek. 

Şehiriçinde de pek çok outlet avm var ama bence burası daha ucuz. Alışveriş sonrasında,lunaparkda eğlenebilir, pony clu'a geçebilir yada carting de yarışabilirsiniz. Ya da ördekleri izleyerek kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Açık alanda olduğu için, sokakda dolaşıyormuşsunuz gibi olması güzel ama yağmurda, karda gidilmez tabi :) Giderseniz yorumlarınız bekliyorum :)

İyi haftalar olsun bize :)

Bu kadar anlatıp ismini yazmamak :(   Alışveriş merkezi Kurtköy'de "Via Port"
Yorumda sorulmasa hala farkında değilim.

*Fotoğraf web sitesinden.

2 Mart 2012 Cuma

Gizli Anların Yolcusu


Haftanın en güzel gününü bir kitapla taçlandıralım. Farklı bir konuya değinince bu kitap Ayşe Kulin'in en çok konuşulan kitaplarının başında gelmeye başladı. Çoğu yazarın yazmaya yanaşmayacağı, tepki alır mıyım diye düşüneceği  bir konuda yazmasını sanırım özgüvenine borçlu. 

İki erkeğin aşkını okumak benim için bir ilkti. Şahsen insanların özgürce tercihlerini yaşamasından yanayım.   Okuduğumuz, duyduğumuz haberlere göre tercihini mecburiyetten saklayan, baskılar sonucu evlenmek zorunda kalıp gizlice ikinci bir hayat yaşayan çok fazla insan var. Böylece hem kendileri, hemde evlendikleri kişi bir yalanı yaşamaya mahkum oluyor. Herkes birbirine karşı hoşgörülü olsa bu durumlarda yaşanmaz.

İlhami'nin durumu ise biraz daha farklı, onun terichi evlendikten sonra değişiyor.  Onu anlamaya çalışsamda evli bir kadın olarak Eda'nın yerinde olmak istemem, o durumda hoşgörülü olmak oldukça zor. Kocanızın, çocuğunuzun babasının  bir başka adama aşık olduğunu öğrenmekten daha zor bir durum azdır. Kitap genel olarak iyide olsa, sonunu çok beğenmedim, arada bitirilmiş gibi. Devamını yazacak diye düşündürüyor.

Keyifli neşeli tatiller :)